Öncelikle kitaptan kısaca bahsedeyim; mitolojik roman türünde içinde tanrılar, ölümsüzlük,büyüler gibi doğaüstü durumlar olan bir kitap. Baş karakter kirke’nin ağzından kendi doğumundan başlayıp yaşlılığına kadar süren yaşamını ele almış. Kirke ailesi tarafından bile hiç sevilmeyip hep dışlanmış bir tanrıça. Zamanla kendisinde cadılık yeteneğinin farkına varır ve yapmaması gereken büyüler yaptığı için zeus tarafından sürgün cezasına çaptırılır. Başka bir adaya sürgüne gönderilen kirke’nin asıl hayatı ozaman başlar çünkü cadılığını tam anlamıyla orada ilerletir, orada ölümlülerle tanışır, gerek onlardan kötülük görür gerekse bazılarına aşık olur. Ama kirke her ne yaşarsa yaşasın hep olduğu durumda kendini tam anlamıyla hissedemeyen bir karakterdir. Kanlarından gelen sonsuz ölümsüzlük ona sonsuz bir yük hissettirir ve hiçbir zaman kendisini tanrıların dünyasına ait hissedemez. Bu benim mitolojiyle ilgili ilk okuduğum kitap olmasına rağmen zorlanmadan ve hep sonunu merak ederek okudum.Yazarın sık sık kirke’nin iç dünyasında yaşadıklarını ele almasını ve anlatım tarzındaki o zekiliği çok beğendim ve kitabı 5 günde bitirdim. Mitolojiye ilgisi olanlar zaten çok beğenecektir ama ilgisi olmayanların bile beğeneceğini düşündüğüm için tavsiye ediyorum.