Ne meczubun dilinden bal misali damlayan yalancı iyimserliğine ne de aydın taassubu ile sarmalanmış eylemsiz karamsarlığa ihtiyacımız var. Hakikati ararken, kendimizi önemli meziyet ve ödevlerle donatmak için; dünyaya sadece kendi penceremiz, kendi mahallemiz, kendi şehrimiz, kendi ülkemiz tarafından bakmaktan vazgeçip, sempatiyle empatinin birbirine karışmadığı bir düşünce biçimi geliştirebilmeliyiz. En azından hayata okuyarak anlam vermeye çalışanlar için verilmeye değer bir savaş bu.