Edebiyat alanında geç dönem üslubu, bence basit, bastırılmış, şatafattan uzak bir dille ve gerçekten önem taşıyan, hatta yaşam ve ölüm gibi meselelere odaklanmakla başlar. Tabii o başlama noktasını bir kez geçtin mi, yazı işi bizzat üstlenir ve seni kendi gideceği yere götürür. Vardığın nokta asla basit, asla bastırılmış olmayabilir.
Sayfa 110 - Can Yayınları, Coetzee’nin mektubundanKitabı okuyor
İnsan artık, bedensel ve zihinsel acılardan kurtulmuşsa, herhangi bir yerde, ister sarayda olsun isterse kulübede, esas olarak kendisinin de her yerde tattığı mutluluktan daha büyük, daha özel bir mutluluğun bulunduğu kuruntusuna kapılmaz.
"Beni övüyor: demek ki bana hak veriyor" - böyle eşekçe bir çıkarımda bulunmak biz münzevilerin ömrünün yarısını çalar, çünkü eşekleri komşumuz ve arkadaşımız kılar.
Sayfa 223 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Uzun süredir sormaya bile cesaret edemediyse “Neden böyle uzakta? Böyle yalnız? Saygı duyduğum her şeyden vazgeçerek? Saygı duymanın kendisinden bile vazgeçerek? Niye bu katılık, bu güvensizlik, bu nefret kendi erdemlerime karşı?” diye – şimdi yüksek sesle sormaya cesaret eder bunları ve şimdiden bir yanıt gibi bir şeyler de duyar. “Sen ki kendi kendinin efendisi olmalıydın, kendi erdemlerinin de. Önceden onlar senin efendindi: Ama onlar ancak öteki aletlerinin yanında birer aletin olabilirler senin.
"İnsan olmak demek, aşağılık duygularına sahip olmak demektir. İnsan doğa karşısında kendi güçsüzlüğünü anlar. Ölümü varlığın kaçınılmaz bir sonucu olarak görür. Ama ruh sağlığına sahip insanda bu aşağılık duygusu yaratıcılığa, verime dönüşür, zorlukları yenmek, hayatta yerini bulmak için kullanılır."