Hep aynıydı. Kimi zaman ufacık bir umut ışıltısı belirir gibi oluyor, kimi zaman da bir umutsuzluk denizi kudurmaya başlıyordu, ama hep aynıydı. Aynı acı, aynı keder, aynı iç sıkıntısı...
İvan İlyiç, kendi hayatını mahvettiği gibi başkalarının hayatlarını da zehirlediği düşüncesiyle yalnız kaldı. Üstelik bu zehir azalmak şöyle dursun gitgide tüm varlığını ele geçiriyordu.
Çevresine ördüğü yalnızlık zırhı kırılmış, içeri bir şeyler sızmıştı. Bu 'bir şeyler'in ne olduğunu tam olarak bilemiyordu ama artık kendi kendine yetemediğinin farkındaydı.