“Tevhid ve sünnet ehli, Resullerin haber verdikleri şeyleri tasdik edip emrettikleri şeylerde onlara itaat eder, onları fehmeder ve onlarla amel ederler. Aşırıların tahriflerini, batıl ehlinin yanlışlarını ve cahillerin tevillerine karşı dururlar. Sırf Allah’a yakınlaşmak için Resullere muhalefet edenlerle cihad ederler ve mükafatlarını başkalarından değil yalnızca Allah’tan beklerler. Cahiller ve aşırılar ise kendilerine nelerin emredildiği ve nelerin yasaklandığını ayırt edemezler. Aynı şekilde söylenen sözün doğru mu yalan mı olduğunu da bilmezler. Resullerin muradlarının hakikatini kavrayamadıklarından dolayı onlara itaatin yollarını da araştırmazlar. Bilakis kendilerine getirilen şeyler hakkında koyu bir cehalet içerisindedirler.” İbni Teymiye (rahimehullah)
“Akıllı kimse nefsine hâkim olan ve ölümden sonrası için çalışan, aciz ise nefsini hevasına tâbi kılan, sonra da Allah’tan temennilerde bulunan kimsedir.”
Tirmizi, 2590.
…“ Vasco da Gama 1502’ de 21 gemisiyle ikinci seferine çıktı ve tarihin en büyük nankörlüklerinden birini yaparak Mekke’den gelen ve içinde 700 küsur Müslüman hacı bulunan 20 gemiyi ele geçirdi. Kalküta Valisi Zamorin’ e bu esirlerin kulaklarını ve kafalarını keserek “bir salata tabağı” olarak yolladı. Artık bu denizlerde kendi ülkesinin de sözünün geçtiğine dair bir mesaj vermek istiyordu. Vasco de Gama 1503’ teki seferinden yaklaşık 1500 ton baharatla Portekiz’e dönmüştü. Bu miktar, Venedik‘in Mısır’dan bir yılda alıp Avrupa pazarına sürdüğü miktara eşitti ve elde edilen kâr ise %400 civarındaydı. Bu örnekte de görüldüğü üzere başarılı(!) bir Avrupalı kâşifin üç yönünün olması gerekiyordu: Geminin işletilmesi ve seyri için navigasyon kabiliyetlerine sahip bir kaptan, bu seyir süresince karşısına çıkan fırsatlardan yararlanmasını ve güç kullanarak tehditlerden korunmasını bilen bir asker, son olarak da elde ettiği bu başarıların ticari kâr olarak geri dönmesini sağlayacak bir tüccar.”…
“Bir aldanma olayında asıl tehlike buradadır. İnsan nefsini temize çıkarmaya eğilimlidir. Halbuki insan, nefsini temize çıkarmak değil, nefsin tezkiye etmekle sorumludur. Eğer insan yanlışını savunmaya başlarsa, bunun bedeli çok daha ağırlaşır ve yanlış üreten bir zihne sahip olur. doğruları görememeye başlar. Günah işlemek başka bir şey, günah üreten bir perspektife sahip olmak başka bir şeydir. Günah affedilebilir ama günahı savunmak/rasyonalize etmek kişinin şeytanlaşmasına yol açabilir. kuranda geçen “ins şeytanlar” (enam suresi:112) muhtemelen yanlışlarını savunan ve bunun sonucunda günahları kendilerine güzel/süslü görünen kişileri ifade etmektedir.”
İnsan iradesinin nelerden etkilendiğinin işlendiği faydalı bir kitap. Yine eğitim sisteminin ezberciliğine ve yetersizliğine değinilmiş. Eğitim diye verilen şey aslında kişiyi ömür boyu süründürecek bir tembelliğe itiyor..
“Dünyada başarılan büyük işler büyük düşünürlerin ve tefekkür edenlerin eseridir. Ortalığı birbirine katanlar, politikacılar, kahramanlar, tarih saçmalıklarıyla dolduran heyecanlı tipler insanlık adına sadece basit, sıradan bir basamak oluştururlar. Günümüzdeki tarih çalışmalarının okumuşların merakını tatmin etmek için biriktirilen hatıra yığınından ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Gerçek düşünürler tarafından yazılan bir tarih olsa velvelecilerin medeniyetin gidişatında ne denli etkisiz olduklarını hayal edemezsiniz.”