Tanrılar bile kandırılır, yalvarıp yakarmalarıyla!
İnsanlar bir kabahat, bir günah işledi mi,
Kurbanlar, yağlar, adaklar şaraplarda
Yumuşatırlar Tanrıları da.
Derler ki, tabiatta haksızlık etmek iyi haksızlığa uğramak kötü bir şeydir. Haksızlığa uğrayanlar ise haksızlık edenlerden çak daha fazladır. İnsanlar, birbirine haksızlık ede ede haksızlığa haksızlığa uğraya uğraya, birinin tadını, ötekinin acısını duymuştur. Haksızlığa uğramaktan sıkılmayacaklarını, haksızlık etmeyide her zaman beceremiyeceklerini anlayınca, bir anlaşmaya varmayı düşünmüşler, kanun koymuşlar, kimse haksızlık etmeyecek haksızlığa uğramıyacak diye. Kanunun buyurduğuna, kanuna uygun olana da doğru demişler. İşte doğrunun kaynağı özü budur.
Doğruluk en iyi şeyle en kötü şeyin ortasında, yani haksızlık edip ceza görmemekle, haksızlığa uğrayıp öç almamanın arasındadır.
Çünkü bir çokları zorla giriyorlar tartışmaya.
Tartıştıklarını söylüyorlar.
Oysa yaptıkları tartışma değil, çekişmedir. Neden dersen, bir meseleyi ayrı ayrı yönleriyle ele alıp incelemezler.
Karşısındakinin tersini söylemek için kelimelere takılırlar. Tartışmak değil, hır çıkarmak bu.
İnsanlar, neden varolduğunu bilmeden dünya'ya gelir, yıllarca belki bir ömür bunu bilmeden yaşarlar, elde etmeye başladıkları bilinçle beraber kuşku duymaya başlar, kendi varlıklarını ve özgürlükleri sorgularlar, büyür, gelişir belki ama neden var olduğunu hiçbir zaman çözemezler.
İçine girdikleri bu amansız arayışı belki bir inançla