Dünyaya sana ait bir ses, bir renk, bir ezgi, bir eda, bir duruş, bir cümle bırak. Sana has bir düşüş bırak. Koşmak zorunda değilsin, düşersen kalkmak zorunda değilsin. Düştüysen bir süre çimenlerin tadını çıkarabilirsin. Sana sürekli koşmanı söylüyorlar. Yarışmanı, birilerini arkada bırakmanı, ipi önce göğüslemeni bekliyorlar. Hep daha hızlı koşmanı istiyorlar. Bense sadece annenin, çocukluğunda sana söylediği bir sözü hatırlatacağım: Koşma, düşersin!
Ahhh, dostların çokluğu ile yalnızlığın mevcudiyeti arasında hiçbir alaka olmadığını zamanla anlayacaksınız.
Ne diyordu şair, ne zaman bir dosta gitsem evde yoklar…
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
… hangimizin zekası yapay? Tümüyle belirli bilgi kalıplarını ezberlemek zorunda kalan organik beyinlerimiz mi, yoksa tıpkı beyin gibi öğrenmeye başlamış olan makineler mi?