"Ve biliyor musun kardeşim;vicdanı olmayan bir dünya kendini de koruyamaz aslında.Bütün kötülükler en çok da merhameti unutmuş toplumların baş belasıdır."
Tarih boyunca, halkların refahı ve huzuru için göreve hazır olduklarını beyan eden ve gerekirse bunu “halk için halka rağmen” parolasıyla icra etmekten çekinmeyen mantığın temsilcileri, Cezayir’de de harekete geçmeyi ulusal bir görev, toplumsal bir ödev bilmişlerdi. Halkın ekseriyeti sandıkta kazandıkları zaferden silah tehdidiyle vazgeçmeye niyetli değildi. Ödenecek bedel acılarla dolu olabilirdi ancak direnişin onurlu havası ülkeyi sarmıştı bile. Kuşkusuz Batı’nın Demokrasi tiyatrosu ilk kez bozulmuyordu lakin asil bir sayfa daha ekleniyordu halkın tarihine filizlenen direnişle. Avrupa’nın “insan hakları ve özgürlükler” maskesini ilk kez indirmediği sır değildi fakat Cezayir direnişi halka halka büyüyen bir mektep, korku duvarlarını yıkan bir sancak gibi gönülleri fethediyordu. Onlar barış zamanı ahlâk ve kural tanımazken, direnişin evlatları savaşta bile bir hukuk olduğunu öğütlüyorlardı dünyanın paslı vicdanına. Kavga bir hukuku ve değeri olanlarla olmayanlar arasında çıkmıştı.
Eskidik Azize. Dalgın ve yorgunuz artık. Kalbini toplayamayanlardanız. Dalımız var,yaprağımız yok. Sazımız var,telimiz yok. Sesimiz var,sözümüz yok. İncindiğimiz yere geldik,bundan sonrası bir türkünün ağrısı. Yol dediğin ne içindir Azize? Yürümek için mi? Yoksa koşmak,beklemek,durmak için mi? Penceresi olmayan bir göğe bakar gibiyim; nereye, neye baktığımı bilmiyorum. Sahi sen biliyor musun? Azize, kalp bile eskirmiş. Öğrendim....🖤🔗
"Eşyayı dahi incitme" diyen bir medeniyetin mensuplarıyız. Su içtiği bardağı öpen Mevlevileri düşünelim. Ormana girerken,genç ağaçları korkutmamak için baltanın sapını bezle saran Yörükleri... Şimdi ise birbirlerinin küçük bir hatasını bekleyen ne çok insan var... Nerede hata yapıldı?