Yaşadığımız hayatın arkasında ne bırakırsak bırakalım, bazen geriye dönüp geçmişimizden bugünümüze ne taşıyabileceğimizi sorgularız. Geçmiş bize aitse, cevap kendiliğinden önümüze çıkar. Peki ya geçmiş bize ait değilse?
Öfkeyi ikinci bir ten gibi üzerine giyenlerin zırhları ince olurdu. Çünkü ekstra korunmaya ihtiyaç duymazlardı. Bu yüzden en çok yara alan insanlar, öfkenin esiri olanlardı. Peki o yaralar kanadıkça , güven tekrar nasıl oluşacaktı?
Mutluluk sizi bağımlısı yapardı. O kadar alıştırırdı ki kendine, başka hiçbir şey düşünemez olurdunuz.
Zaman geçer, hayat akıp giderdi. Öyle bir büyülenirdiniz ki kaderin sizin için kurduğu tuzakları göremediniz.