İnsanoğlunda bir mışçasına yaşama hastalığı vardır. Farkında olmasalar da bu hâl onları ele geçirmiştir , karakterlerine işler vaziyete gelmiştir. Sevgilerini, inançlarını, cesaretlerini kuşanamazlar , yaşayamazlar ama hep bir yaşama , yaşayabilme avuntusundan da vazgeçemezler. Dramlarını devam ettirmek hayatlarından daha elzem gelir onlara. Sınanmayı, imtihan edilmeyi istemezler sadece yaşadıklarına inandıkları şeylerin kendilerinde var olduklarına inanmak isterler. Peki bu insanlara gerçekleri ulaştırmanın , iletmenin hikmeti nedir ? Onları uzaktan sevmek içlerine girmekten daha evla değil midir? Eğer kişi gerçeğin takipçisi ise onları uzaktan seyretmek ister. Çünkü yakınlarına geldiğin vakit, senden aldıkları özgüveni sevgiyi ve cesareti kendilerinden zannederler. Mışcasına yaşamın ağına düşürürler kendilerini. O yüzden kimi insanlara iyilik yaparken kötülük, kötülük yapıyor görünürken iyilik yaparsın.