Benim şahit olduğum kısa bir hikâyeyi anlatayım. Bir arkadaşım vardı. Birçok huyunu sevmezdim. Çoğu zaman malum olaylarda ve patlamalarda ölen ve öldürülen insanlar için üzülmediğini konuşmalardan ve yüz mimiklerinden, olaylara tepkisiz kaldığını fark ediyorduk. Bu ne acımasız, bu ne vicdansız bir insandır, diyorduk. Ama bir ara bir keresinde kedileri ölmüştü. Kedisi öldüğü için ağlamıştı. Bu durumdan çok etkilenmiştim. Dedim ki kendi kendime, ben bu adamı yanlış tanımışım. Baksana bir hayvana bile üzülüyor ve ağlıyor. Ona karşı kendimi mahcup hissediyordum. Az bir zaman sonra sokaktan geçerken zayıf, cılız bir köpeğe rastladık, suçsuz yere sokak köpeğine tekme vurdu. Gene allak bullak oldum, kediye ağlayan bu insan niye köpeğe vurmuştu? Bu sorunun cevabını birkaç gün düşündükten sonra bulmuştum. Yok yok, dedim kendi kendime, bu adamı yanlış tanımamışım. Bu adam vicdansızın önde gidenidir. Bu adamın ne insan severliği vardı ne de hayvanseverliği vardı. Bu adam “ben”lerinin esiri olduğu için kediyi sevmişti. Kedi onundu, ona aitti fakat köpek onun değil, sokağındı. “Ben”, kendisine ait olana üzülür, kendisine ait olana ağlar.
Mehmet Reşit ÖZTOPRAK, Ben, sayfa :50
Devletin, vatandaşını adaletle tehdit etmediği, vatandaşın da Adalet Sarayı’nı gördüğünde korkmadığı bir ülkede yaşamak istiyorum. Eşit adalet istiyorum. Tek adalet, “BİR” adalet istiyorum.
Bencil ve kötü insanları, suskunluğumuzdan ve övgüle-
rimizden dolayı yoldan çıkartırız. Onları Nemrudlaştırırız, Firavunlaştırırız, Belamlaştırırız, Karunlaştırırız. Onları
diktatörleştiririz.
Bencil insanlara yanlışlarını söylemeyerek, hakkı haykırmayarak, onları uyarmayarak, onlara fayda değil, zarar verirsiniz. Onlara alkış tutarak, onlara hak vererek onları daha da azıtırsınız.
Her şeyi anlamayı, her şeyi halletmeyi düşünmeyin. Tümüyle kusursuz yaşayamayacağınızı ve aynı şekilde karşınızdakinin de yaşayamayacağını bilin. Kendi acziyetinizi de ve
karşınızdakinin acziyetini de bilin.