İnsan emeği sevgilimdir benim. Yatağımız bugün de
hala acılarla, çilelerle dürülü,
ama oğullarımız var bizim, kızlarımız var,
deviremez hiç kimse, adları dava, eylem.
Büyülü sözler, tanrısal dil benim silahımdır,
kimi vakit saz, kimi vakit borazan,
kimi vakit öpücük, kimi vakit zehir, ama her zaman hazır
kavgaya götürmeye köleleri göz kırpmadan.
En güçlüler önünde baş eğme sakın,
kral olsa bile adlan, sultan olsa bile,
onlardır yaşanası dünyayı bize zından eden.
Baş eğme! Nefret alevlensin içinde!
“Bu kadını benim başıma bıraktı gitti oğlu. Ne konuşur, ne güler. Anca hayvan gibi çalışır dönenir evin içinde. Günümüz olmuş mudur karşılıklı şaka edip söz söylemeye? Yıkar yamar, yıkar yamar. Tek bildiği bu. İnsan olduğu şüpheli. Kadınsa hiç...."
Adsız sansız düşünmelerdir benim düşünmelerim. Daha çok renge benzerler. İç karartıcılarla iç açıcılar yan yanadır. Bazı bir kanarya sarısıdır geliverirdi. İçim hızlanır uçardım oradan oraya. İyiye benzettiğim her şeyin bana da olması için çok dua ettim, çok istedim.
....Buraya sırf boğaz tokluğuna mı kapılandın? Hadi diyelim ki öyle. Burası kapanıyor. Boğaz tokluğun da güvenlikte değil. Hem de evladım, sırf yemeyi içmeyi hayvanlar düşünür. Senin de bu dünyada görecek günün, sürecek sefan olmalı, karınca kararınca.”