Roquentin

Roquentin
@Roquentin
'Anlatılan senin hikayendir..'
İstanbul
6 reader point
Joined on December 2015
'Sürgünlerin bütün davranış ve konuşmalarında, biraz onların içinde bulundukları koşullardan kaynaklanan, biraz da bile bile öyle bir hava yaratılıyormuş gibi görünen bir keder ve matem göze çarpıyordu, tıpkı bazen insanlar, tanımı iyice belirlenmemiş davalar uğruna mücadele ettiklerinde tavırlarındaki gösterişle durumu telafi etmeye çalıştıklarındaki gibi.'
Reklam
'Zira bir kenti kent yapan şey bunlar değil, kapladığı alanın ölçüleri ile geçmişinde olup bitenler arasındaki ilişkidir; bir sokak lambasının yerden yüksekliği ve orada idam edilen zorbanın sallanan ayakları ile yer arasındaki uzaklıktır; o lambadan karşı parmaklığa gerilen ip ve kraliçenin düğün alayının geçeceği güzergahı donatan süslemelerdir; parmaklığın yüksekliği ve şafakta onun üzerinden atlayıp kaçan gizli sevgilinin sıçrayışıdır; bir saçağın eğimi ve aynı pencereye süzülen bir kedinin o saçak üzerinde kayarcasına yürüyüşüdür; burnun arkasından birden çıkıveren harp gemisinin toplarıyla çizdiği siluet ve saçağı yok eden bombadır; balık ağlarındaki yırtıklar ve ağlarını yamamak üzere iskeleye oturmuş, kraliçenin gayrimeşru oğlu olduğu ve kundağıyla, oraya, iskeleye bırakıldığı rivayet edilen zorbanın harp gemisinin hikayesini yüzüncü kez birbirlerine anlatan o üç yaşlı adamdır.'
'Düşlenen kent gençliğiyle içeriyordu onu; geç yaşta gelir İsidora'ya. Kent meydanında yaşlıların bir duvarı vardır; üzerine dizilir, gençliğin önlerinden geçip gidişine bakarlar; o da oturur aralarına. Arzular birer anıdır şimdi.'

Reader Follow Recommendations

See All
'Mevsimlerden ilkbahar, tarlalar beyaz papatyalar ve gündüzsefalarıyla dolu, bizim gezginler yollarını kısaltmak için tarlalardan geçtiklerinde çiçeklerin sert başları Baltasar ile Blimunda'nın çıplak ayakları altında kuru bir gürültü çıkarıyor, her ikisinin de ayakkabıları ya da çizmeleri var ama heybeye koydular, taşlı yollar için saklıyorlar, topraktan kekremsi bir koku yükseliyor, papatya özsuyunun kokusu, dünyanın ilk günkü parfümü, Tanrı gülü icat etmeden önceki..'
'..Ama Blimunda'nın bu kadar bitip tükendiğini ve dünyadan elini eteğini çektiğini gören rahip, onu ölüme yakın yerlere göndermiş olmanın üzüntüsüyle tırnaklarını kemiriyordu, hem de o kadar çok gidip gelmişti ki Blimunda'nın yaşamının öteki tarafa geçmek için hissettiği bu eğilim şimdi hissedilebiliyordu, ıstırapsız, yalnızca dünyanın yamaçlarına tutunmayı reddeden ve baş aşağı kendini bırakan biri gibiydi..'
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam