İç sıkıcı tepsiler sırasının en sonunda oturmuş, birkaç pirinç tanesi alıp ağzıma tıkıştırırken neden insanların her gün, günde üç kere sofraya oturup yemek yeme ihtiyacı duyduğunu sorgulardım. Yüzlerindeki ifade öyle ciddiydi ki bu iş bana bir çeşit ritüelmiş gibi gelmeye başlamıştı. Her gün, aynı kasvetli odada toplanıp sıraya girmek ve günde üç kere, her zaman aynı saatlerde, aynı şekilde dizilmiş tepsilerle, başımız öne eğik şekilde, karnımız aç olsa da olmasa da sessizce yemek yemek belki de evdeki huzursuz ruhları memnun etmek için yaptığımız dinî bir ritüeldi, kim bilir. Bazen gerçekten böyle düşünüyordum.