Gözlerimizi kaldırıp ufka doğtu baktığımızda ışıltılı bir gelecek görmek isteriz, insanı ayakta ve hayatta tutan şey ümittir. Ümit bize mukavemet gücü verir. Zorluklarla başa çıkmakta, hayatın nereden geleceği belirsiz darbelerine karşı durmakta ümit duygusundan yardım alırız 'Biri diğerinden daha dertli iki insanın buluşması' olan psikoterapide de değişimi,iyileşmeyi, sıkıntışardan kurtulmayı sağlayan en temel sâik(güdü),ümittir."Bu da geçecek her şey daha iyi olacak".beklentisi ...
Rönesans'tan beri, yani kapitalizmle sömürgeciliğin eş zamanlı olarak ortaya çıktığından bu yana, İnsanlık tarihi sadece bir kısmı ile temsil ediliyor: Batı ile. Çünkü Batı, bu tarihin Doğu kısmını bilmezlikten geliyor, hor görüyor veya tahrip ediyor.Batı'nın çizdiği yolda görünen tek 'büyüme' dünyanın sefaletinin büyümesidir: Yoksul ülkelerin maddi sefaletinin ve Batı'nın da mânevî sefilliğinin... Bu mahvoluşun farkına varmak,Batılı olmayan kültür ve medeniyetlere neler borçlu olduğumuzun bilincine ermek, belki de bugün ölüm çıkmazının dışında bize açık bırakılan yegâne kapıdır
''Kalpler bir birinden uzaklaştıkça sesler yükselir, yaklaştıkça fısıltıya döner. Kavgada bağırmanın, sevgide fısıldamanın sebebi budur.''
Kapitalizm, kalplere hitap etme ilizyonuyla kendi sesinden başka bütün sesleri bastıran bir çığırtkan satıcı gibi hayatımızda var oldukça...
Diyaloglarımızın tonu, desibeli yükseldikçe...
Kendi sesimizden, kendi sözümüzden başkasına tahammül edemez hale geldikçe...
İrfani geleneğimizin ''Kalpten kalbe'' olan yollarını unutmaya hazır olmalıyız.
Herkes kendisine baksın. Kendine bak, başkasına bakma. Kimse söylemediğini yapmasın, yapmadığını da söylemesin vs.” dense de göz hep başkasının kusurunu görmeye teşne... İşte ego böyle bir şey, nefs böyle bir hadise... Hiç kendini görmez!