Yıllar önce “Uçurtma Avcısı” okuduğumda etkisini uzun süre üzerimden atamamıştım, yazarın muhteşem eserlerinden biri olan “Bin Muhteşem Güneş’i” okumak istesem de üzülürüm diye hep erteledim. Okumaya başladığımdan beri elimden bırakamadım. Savaşın bıraktığı derin yaralar, yerine getirilemeyecek korkunç kayıplar.. Çaresizliği ve korkuyu dibine kadar yaşayıp yine de güçlü kalıp pes etmeyen insanlar.. Kızların çocuk yaşta 12-15 dedeleri yaşındaki adamlarla evlendirilmeleri.. Dünyanın iğrenç ve acımasız yüzünü bir kez daha yüzümüze çarpıyor yazar kitapta. Şu an günümüzde aynı yönetimin devam ediyor olması, kadınların halen gördükleri zulümler ve çaresizce sessiz kalmak zorunda olmaları kitabı daha da sürükleyici hale getiriyor. Kitabın sonuna kadar hep bir umutla gün yüzü görmelerini bekledim. Tüm dünyanın Taliban yönetimini bilmesine rağmen hiçbir şey yapamaması insanı kahrediyor. Kitabın her satırı ayrı yürek burkuyor, yazarın dili çok akıcı anlaşılır, okurken kendimi hep orada Meryem gibi Tarık gibi Leyla gibi hissettim. Kesinlikle okunmaya değer.. Kitap bitti ama hikaye hep aklımda kalacak. Umarım Afgan kadınlarına bin muhteşem güneşten biri
yeniden doğar..
Birbirimizden farklı koşullarda büyüdük, farklı gerçeklikler içinde yaşadık. Ancak insan olma, belli değer yargılarına sahip olma gibi çok önemli bir ortak noktada buluşuyoruz.