Hastane gündüzleri, tepedeki parlak, beyaz, florasan lambalarının aydınlattığı, bitmek bilmez, bol kıvrımlı koridorlarıyIa bir arı kovanı gibiydi.
Hastane yaşamının bir ritmi vardı; sabah nöbet değişiminden hemen önceki telaş,
gündelik koşuşturma, gece geç saatlerde çöken sessizlik, ara sıra, birini canlandırmak için, bulanık bir leke halinde koşturan doktorlarla hemşirelerin bozduğu dinginlik.