138. sone
"Sevgilim, “özüm sözüm bir” diye and içince
Ben inanırım, oysa söylediğin hep yalan;
Varsın bellesin beni dünyada hiçbir ince
Hile öğrenememiş olan acemi oğlan.
Kendimi aldatırım genç sandı diye beni,
Ama parlak günlerim geçti, çok iyi bilir;
Ben yalnız önemserim yalan atan dilini,
Bu yüzden kesin gerçek iki yandan ezilir.
Sâdık olmadığını söylemiyor, ne diye?
Ben de açıklayamam yaşlandığımı, neden?
Ah, güvenir gözükmek ne yaraşır sevgiye;
Yaşlanan aşk hoşlanmaz yıllarla yüzlenmekten.
Yalan söyler dururuz, ben ona, o da bana:
Tatlı dille sararız ayıbımızı yalana."
İslam okumalarını sevdiğinizi gördüm. Hatta sitede okuduğunuz kitapların %30luk kısmı da İslam üzerine, ne güzel. Bazı bilgi mertebelerini geçtikçe, dünyevi ilişkiler gözümüze ne kadar da boş geliyor değil mi? Shakespeare nasıl da devinmiş yalanlar, hileler ve sadık olamayışlar arasında. Bu konuyu ben bir madalyona benzetirim Rumeysa Hanım. Madalyonun bir yüzünde Allah vardır ve diğer yüzünde de bizi hayal kırıklığına uğratacağını bildiğimiz geriye kalan milyonlarca insan. Yüzünü hangi tarafa dönersen o tarafın sesine maruz kalırsın. İnsanların bu karşılıklı yalanları arasında, korku-ümit dengesi içerisinde bir huzurda olmak ne kadar da değerli aslında.