biri geldiğinde gözüm hemen arkasından kapıya ilişiyor. ''ne zaman gidecek?'' diye. gelmek, hayatımın çoğu bölümünde hep gitmekle ilişkilendirilmiş çünkü. bu yüzden gitmeyi aşikar edecek en ufak bir davranışta bile şiddetle kabuklarımın arkasına saklanıyor ve o zamana kadar kurmuş olduğum bağı en acısız biçimde nasıl koparabileceğimi düşünmeye başlıyorum. ol sebepten bağlanmamayı şiar edip üstüne üstlük can yücel'in ''bağlanmayacaksın bir şeye öyle körü körüne'' şiirini yüksek sesle içimden tekrarlayıp duruyorum.
Şimdi siz girdiniz cumlenizle hayatımıza.. yenen besinlerin mideden uzaklaşıp bedene güç olarak dönmesi gibi siz ve diğer insanlar zihinlerimizden yavaşça uzaklassaniz da ruhumuz sizleri tattigi için bizleri bir yerde besliyorsunuz ve bizde kalıyorsunuz bu bizlere Allah'ın bir lütfudur ..ruhumuzu beslemeyecekseniz zaten bize ait degildiniz ve bu gidiş bizi üzmez.
-Yalnızlık hissinden hangi yolla kurtuluruz?
-Her kişiyi, üç yüz altmış melek korur. Bunca melek arasında kendini yalnız sanıp edepsizlik edersin. Hani meleklere inanıyordun?