Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatma İpek

Sonunda kurnaz saray mabeyincileri bir çözüm üretti. Padişah'ın ayakkabılarının, çizmelerinin altına ayrı bir bölüm yapıldı ve İstanbul toprağıyla dolduruldu. Böylece koskoca ülke büyük bir sorundan kurtulmuş oldu. Padişah gavur toprağına ayak basmayacaktı. Ayağının altında hep Osmanlı toprağı olacaktı. Murad'la ben bu saçmalığa sadece gülüyorduk. Nelerle uğraşıyorlardı!
Sayfa 217 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Reklam
İnsanlar iktidardayken ayrı, düştükten sonra ayrı diye düşünüyorum.
Sayfa 203 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
"Harpten nefret ederim. Kazanan olsun, kaybeden olsun her ülkenin belini kırar. Bu yüzden her şeyi mümkün olduğu kadar müzakere yoluyla çözmeye çalışırım.
Sayfa 201 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ah be Abdülaziz
Amcam Abdülaziz'i yere yatırıp kollarına bacaklarına oturarak iki bileğini kestiler, kan kaybından ölmesini beklediler. Sonra olaya intihar süsü vermek istediler ama şahitler vardı. Ayrıca bir insan tırnak makasıyla iki bileğini ardı ardına o kadar derin nasıl kesebilir?
Sayfa 200 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Doktor'un ertesi sabah, her günküne göre köşke daha erken gitmesi ve konuşkanlığı, soruları, yaşlı kurdun dikkatinden kaçmadı. Her günkü gibi yediklerini anlatıp hangi doğal ilaçları kullandığını özetledikten sonra birden "Merak iyidir ama insanın içinde kalırsa hasta eder," dedi.
Sayfa 199 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Reklam
Doktor, bugünün tarihini hiç unutmamak için hemen kayda geçirmek istedi. Ne de olsa İslam halifelerinin çocuğuna bira içirmek istediği günlere pek sık rastlanmazdı.
Sayfa 195 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Günde ortalama on altı saat çalışan, üç kıtaya kurdurduğu telgraf ağı sayesinde imparatorluğun en uzak köşelerini her dakika denetleyen, resimlerle izleyen, dünya politikası ile haşır neşir olan adama bu tecrit çok ağır geliyordu elbette. Bilgi alamamak, ne olup bittiğini bilememek, tam bir karanlığa gömülmüş durumda yaşamak, alışamadığı tek şeydi.
Sayfa 136 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Aslında sansür meselesi babacığını çok seven bir genç kızın görebileceğinin çok ötesindeydi. Padişah basına sürekli müdahele ederdi; hoşuna gitmeyen kişilere gazete çıkarma izmi vermez, yazarlarını işten attırır ya da sürgün ve hapisle cezalandırırken kendisini sürekli öven Sabah gibi gazeteleri altına boğardı. Ayrıca gazetelerin hisselerini ele geçirerek, muhalif yayınların önünü tamamen kesmiş olurdu. Sadece bunula da yetinmez, yabancı gazetelere de aleyhindeki yayınları kesmeleri için epeyce para öderdi. Viyana'daki Korrespondas ve Paris'te Oriyent adlı gazeteleri çıkarttırmıştı.
Sayfa 107 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Bu göz göre göre kendini ateşe atmaktan farksız. Bunu yapmamalısın.
bir kere dinle be Guts...
+Dinleyin. Ne olursa olsun sakın ortaya çıkmayın. -Guts... Sen bunu kesinlikle yapmamalısın! Bu sefer olmaz. +Şu anda tek yapabileceğimiz bu!
Reklam
Bloknotun ilk sayfasına "Hakan-ı Mahlu Abdülhamid'in anlattıkları" yazmıştı. Sonra bu sayfayı yırtıp attı. Başka bir Bayer bloknotu alıp ilk sayfaya "Abdülhamid-i Sani'nin sıhhat durumuna dair "yazdı. Üslubuna da dikkat etmesi gerekiyordu. Sonra bir ara "Madem ki istibdat devri sona erdi, niçin bu kadar endişe içindeyim?" diye sordu kendi kendine. Hani hürriyet gelmişti, zalim alaşağı edilmişti?
Sayfa 104 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Doktor bir an önce eve gitmek istiyordu çünkü her akşam yaptığı gibi yazacağı bir mektup vardı. Yaşadığı olayları Melahat'a anlatacaktı.
Sayfa 101 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
meşhur burun vol.4
Ama nedense burnu o kadar da abartılı gelmedi bana. Evet, normal bir insana göre büyük ama ne bileyim... Belki de Avrupa basınındaki karikatürlerinde çok abartıldığı için irice bir burun olarak göründü gözüme.
Sayfa 95 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Keşke bir emirle memleketi kalkındırabilseydim, ah keşke. Ben daha yirmi dört yaşında Fransa'yı, İngiltere'yi, gezdim, fenni ilerleme karşısında hayranlıktan şaşırdım kaldım. Amcam, abim ve ben ilk kez gittiğimiz Avrupa ile mesafenin çok açılmış olduğunu, yetişilemeyecek kadar çok açılmış olduğunu gözümüzle gördük. O fabrikalar, vızır vızır geçen trenler, geceyi gündüze çeviren lambalar, kadın erkek beraber yaşanılan, çalışılan aydınlık, temiz şehirler.
Sayfa 88 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
"Dinamit" denemez, "isyan, sosyalizm, nihilizm" kelimeleri herhangi bir metinde geçemezdi. Bu iş öyle noktalara gelmişti ki zavallı İstanbullu ramazan günü bakkaldan yüz dirhem yıldız şehriye istediği için sürgüne gönderilmiş, adam bir daha dünya gözüyle memleketini görememişti. Çünkü "yıldız" kelimesi sarayı çağrıştırdığı için yasaktı.
Sayfa 66 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
1.561 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.