Sd

İnsan canhıraş bir suskunluktur… “19. yüzyıl boyunca birçok cerrah, bir hayvan üzerinde operasyon yapmadan önce alışılmış bir biçimde ses tellerini kestiler. Bunu, deney sırasında hayvanlar ses çıkarmasın diye yaptılar. Deneyi yapanlar ses tellerini keserek aynı zamanda gerçeği yadsıdılar -sessiz bir hayvanın acı çekmediğini varsaydılar- ve bunu kendileri doğruluğunu kabul ettikleri bilgileriyle doğruladılar. Hayvanın çığlıkları onlara zaten bildikleri bir şeyi, karşılarındaki yaratığın bilinçli, hisseden ve operasyon sırasında eziyet edilmiş bir varlık olduğunu anlatacaktı.” Kelimelerden Eski Dil kitabından Susuyor olmam, acı çekmediğim anlamına gelmez.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Bu çocuk her kafesin bir tahta çubuğunu o kadar gevşek bırakıyor ki, hafif zorlasan ya da biraz zaman geçse kendiliğinden yerinden düşecekmiş gibi duruyor. Yani kuşun kanadı, gövdesi biraz hızlı çarpsa tahta düşecek. Böylece kuşun çıkabileceği bir aralık oluşacak kafesin içinde. … “Niye yapıyor böyle, bu deli oğlan?” “Kuşların kaçabilecekleri bir aralık olsun diye. Tıpkı kendi hayatındaki gibi… Her kafesten kurtulabilmenin bir yolu olsun diye…”
Sayfa 123Kitabı okudu
Etrafımdaki insanlar mutsuz olduğumu düşünüyor. Mutsuz değilim aslında. Kendimi iyi hissediyorum. İnsanın gözle görülür bir şeyler imâl etmesi çok güzel. Heyecan verici. Bir şirket odasında soyut değerler üreterek kafa patlatmaktansa, elinde bir şeylerle uğraşmak çok daha keyifli. Başka bir iş aramıyorum. Kovulana kadar burada çalışmaya da niyetliyim.
Sayfa 122Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Yarın kelimesi bende büyülü çağrışımlar uyandırdı hayatım boyunca. Yaşadığım her günün acısını ve umudunu yarına erteledim. Ertesi gün olduğunda her şeyin yerli yerine oturacağına ilişkin bitimsiz beklentiler büyüttüm içimde. Nefes aldığım ölçüde yarınlar bitmiyordu. Bu kadar geniş bir yarının hiçbir zaman gelmeyeceğini elbette biliyordum. Buna rağmen bu duyguyu hiç eksilmedi dünyamdan. Yaralarım yarın iyileşecek! Yarın bugünden çok daha iyi olacak. Yarın bugünden iyi olacak. Yarın bugünden iyi olabilir. Yarın ya da bugün… … Bitimsiz yarınlar sayesinde gün boyu sırtımda taşıdığım yükleri bir kenara bırakıp uyuyabiliyordum.
Sayfa 119Kitabı okudu
Bir kuş giderken neler götürebilir ki yanında? Oysa bir sevgili giderken pek çok şeyi alıp gitmiştir. Utangaç ilk dokunuşları, akşam vakti sinema çıkışında yağmura yakalandığınızdaki sarılmaları, kimi sayfalarındaki satırların altı çizili şiir kitaplarını, telefon konuşmalarındaki ağlayışlarını, soğuk bir havada boynuna doladığın ve onun kokusu
Reklam
Dua etmeye çalışıyordum büyük bir sıkılganlık içinde. Bunu bir çaresizlik ilanı deği de, yeniden başlayabilmenin umudu olarak içimde taşıyordum. İnsan böyle zamanlarda neyi bekler ki? Bekleyebileceğim bir şey olmalı. Neyi aramalıyım? Daha önce sahip olup da, yitirdiğim bir şey mi? Yoksa hayatım boyunca ilk kez karşılaşacağım bir şey mi? Tanıdığım mutlu insanları düşünmeye çalışıyordum. Onların sahip olup da, benim sahip olamadığım şeyleri. Bunları bulabilirsem, aramaya değer bir şeyler de çıkacaktır.
En kötüsü de insanın kendisine tahammülünü yitirmesi. Başkalarına zaten tahammül edemiyordum. O günden sonra kendime de tahammül edememeye başladım. Ama ne yazık ki kendimden kaçıp kurtulma şansım bulunmuyordu.
Bir kenarda, olup biteni sessizce izleyen Gazali’ye yaklaştım. “Ne yapacağım şimdi? Ne yapacağım ben söylesene?” “O’na teslim olacaksın.” “Nasıl?” “İnsan sayısı kadar yol vardır. Önce yola çıkmak gerek.” “Gücüm yok.” “Sen yola yönel. Adım atacak olan sen değilsin.” “Yapamayacağım. Buna cesaretim de, gücüm de yok. Hiçbir şey bilmiyorum.” “O’ndan iste.”
Aşkı ve öfkeyi söyleyemediğinde insanın konuşmaya dair hevesleri de bir bir yok oluyor. Susuyorsun.
Münkesir bir kalbin iç burkan çaresizliğini kimselere söyleyememek de başka bir acı veriyor insana. Oysa karşıma çıkan her insana ilk olarak ve sadece bundan söz etmek istiyorum. Tutuyorum kendimi, saklıyorum.
Reklam
Yaşananlara dair söylenmesi gereken çok şey var aslında. Bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatmak kolay değildir. O kadar çok şey biriktiriyor ki insan! Kimsenin karşılığında bir şey söylemesi de gerekmiyor. Oturup uzun uzun anlatmak, ne varsa söylemek yetiyor çok zaman. Karşındaki bir şey sormasa. Yargılamadan, yüzünü ekşitmeden, saate çaktırmadan bakmaya uğraşmadan, dudak bükmeden dinleyiverse, anlatacak o kadar çok var ki…
“Gerçek, elinde uzun süre saklarsan eriyip gidecek bir ziynettir.”
“Hakikat gösterişe gerek duymaz. Sükûnetli olmalısın. Bağırmadan, öfkelenmeden hakikati sahip olduğunca diğerleriyle paylaşmalısın. Tamamını kendine saklamaya çalışırsan ruhunu aşındıracak kadar ağırlaşır.”
Fazlasıyla sıkıntı verici bir gündü. Akrep ve yelkovan uyuşturucu almışlar da saat kadranının ortasında kendinden geçmiş gibiydiler.
Otobüs durağına doğru yürümeye başladım. İşin en sevmediğim yanlarından biri de burasıdır. Yürüdükçe kalabalığa karışıyorum ve kalabalığa karıştıkça küçülüyorum. Bir otobüse binmeye çalışırken artık hiçleşiyorum. Oysa gariptir ki otobüse binmem bir zorunluk değil, tercih. Bundan nefret etmeme rağmen yavaş yavaş hiçleştiğimi görmek garip bir haz veriyor.
1,685 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.