S.

Bir Vietnam savaşı gazisi, inanç kaybını şöyle anlatır: ''Tanrı'­ nın iyi adamların ölmesine nasıl izin verdiğini kafamda rasyo­nalize edemiyordum. Birkaç... rahibe gittim. Orada rahiple be­raber oturdum ve dedim ki, 'Peder şunu anlamıyorum: Tanrı küçük çocukların öldürülmesine nasıl izin verir? Bu savaş, bu saçmalık, bu şey neyin nesidir? Bütün arkadaşlarım öldürül­dü...' Rahip gözümün içine baktı ve dedi ki: 'Bilmiyorum oğ­lum, ben hiç savaşa gitmedim.' Ben de, 'savaşı sormuyorum, Tanrı'yı soruyorum' dedim."
Reklam
insani bağların bozulması ve bunun sonucunda ortaya çı­kacak bir travma sonrası bozukluk riski, mağdur yalnızca pa­sif bir tanık olmayıp ölüm ya da vahşette aktif bir katılımcı ol­duğunda hepsinden yüksektir.
Muharebede bir si­lah arkadaşının ölümüne tanık olan asker, travma sonrası stres bozukluğu geliştirme konusunda özellikle yüksek risk altında­ dır. Benzer olarak, bir doğal afette bir aile üyesinin ölümüne tanık olmak, mağduru tedavisi güç, uzun süreli bir Travmatik sendromla başbaşa bırakması en muhtemel olaylardan biri­dir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Suçluluk duygusu, mağdur başka bir insanın acı çekmesine ya da ölümüne tanık olduğu zaman özellikle şiddetlidir. Başka­larının kötü bir kaderle karşılaştığını bilirken kendini esirge­miş olmak, ağır bir bilinç yükü yaratır. Felaket ve savaş mağdurlarına, kurtarabilecekleri insanların ölüm anındaki imgesi musallat olur. Başkalarını korumak için kendi hayatını riske atmadıkları ya da ölen bir insanın isteğini yerine getirmeyi be­ceremedikleri için suçluluk hissederler.
Robert Jay Lif­ ton ''mağdur suçluluğu''nun savaş, doğal afet ya da nükleer soykırımdan sağ çıkan insanlarda yaygın bir deneyim olduğu­nu buldu. Tecavüz de esas itibariyle aynı etkiyi üretir: Suçlu­luk duyan kurbandır; fail değil.
Reklam
Reklam
10,3bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.