Herkesin sadece yemek yemek ve para kazanmakla, eğlenmek ve emir vermekle ilgilendiği bir dünyada ara sıra birisinin çıkıp şeylerin görünümünü tazelemesi, olağan şeylerin olağanüstülüğünü, banallikteki gizemi, çöpteki güzelliği hissettirmesi gerekir.
Her uğraşımın varış noktası hiçlik -bana dair, eserime dair, tüm dünyaya dair hiçlik- olsa da, tam da bu yüzden devam edeceğim, ta ki dünya beni karanlık uykusuna çağırana dek.
Her engelin ardında boşluk vardı; her duvarın ardında ise karanlık ve her evet umudunun bitmek bilmez yorgun bir hayır ile yankılandığı benzersiz bir eko vardı.
Kendimde gerçek bir kusur, açık seçik bir kötü huy göremedim ... dünyada böyle bir insanın bulunması mümkün müdür hiç, söyleyin! ... bu imkânsız, imkânsızlar arasındaki en imkânsız şey.
Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler!
Rubailer, Ömer Hayyam
Unutmayı öğrendim, unutmayı unuttum,
Unutmaya giden unutmayı öğrendim.
Bir yalan hazırladım, ilk başkasından duydum,
Yüzüme susanlardan konuşmayı öğrendim.
Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki...
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.
Melih Cevdet Anday