Şahgül Kaya
Şahgül Kaya
@SahgulK
Lisans
268 reader point
Joined on March 2018
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Okumak için ne de geç kalmışım meğer. Ama kendime de hep şunu söyledim; “demek ki okumak için zamanı şimdi imiş üzülmek yerine kitabdan en güzel şekil de faydalanamaya bakmalısın” dedim.
Canım kitabı mübarek Ramazan ayında okumuştum ama paylaşmak şimdiye nasip oldu
Kitap hazine niteliğinde faydalanması bilen herkes için öyle güzel şeylere değinmiş ki Ayşe hanım öyle ki her satırında buram buram emek kokuyor
Kitabda geçen bir çok şeyden etkilendim ama en çok da ‘Kuran’ı Kerim’i sürekli hatmediyoruz hatta senin kaç hatmin oldu bak benim şu kadar oldu diyoruz da Kuran’ı kaç kişi anlayarak okuyor, okuduğu ile istifade edip hayatına geçiriyor’ yazıyordu öyle çok hoşuma gitti ki ne de kadar da haklı oysa ki.. ‘Her namazda Fatiha Suresini okuyoruz ama kaçımız Türkçeden anlamını okuduk’ diyor. Kuran’ı Kerim’i hepimiz okuyoruz ama hangimiz ne demek istediğini yasakları, emirlerini, doğrusunu- yanlışını biliyoruz ki.. Okumak çok güzel şey ama okuduğunu anlamak ve ne anlattığını bilmek ve elbette ki doğrusunu yanlışını bilerek hayatımıza geçirmek daha da güzel değil mi?Bize öğretirler ama gerçekten kitabın anlattığını mı öğretirler yoksa kendilerine göre yorumlayıp anladıklarını mı?
Ben gerçekten çok severek ve istifade ederek okudum o yüzden diyorum ki böyle güzel eserleri hep okuyun ve her daim de okunmasına vesile olun ki insanlar güzel şeyler öğrensinler. Bilgilensinler ve çevrelerindeki insanlara da faydaları olsun öyle değil mi?
Bazı kitaplar tam olarak yüreğinizi bırakmalıktır. İşte sevgili “Şeker Portakalı” da bunlardan birisidir. Sen de tam olarak yüreğimi bıraktım
Sevgili Zeze senin hayat hikayeni okumaya ilk başladığım da bunun neresi güzel ki sıradan bir kitap neden bu kadar övülüyor ve tutulmuş anlamıyorum diye söylenirdim. Ta ki Portuga ile dost olana kadar. Asıl hikaye Portuga ile dost olduktan sonra başladı. Sevgiye aç 5 yaşında bir çocuk ve onu gerçekten seven Portuga’nın çok güzel hikayesi.. Kesinlikle okumalı ve okutmalısınız.
Orhan Pamuk’un okuduğum ilk eseri. Nedendir bilmem ama Orhan Pamuk ile hep Masumiyet Müzesi ile tanışmak istemiştim ama nasip Kırmızı Saçlı Kadın’a imiş..
Hikaye 1980 yıllından günümüze kadar olan dönemi anlatıyor. Liseye giden Cem ve annesi eczacılık yapan babası tarafından terk edilirler.Cem dershane parasını kazanmak için kısa bir süre kuyu kazan Mahmut Usta ile Güngören’e kuyu kazmak için giderler.Gittiği kasabada Cem tiyatro oyunu için gelen gruptaki Kırmızı saçlı kadına aşık olur her şey bundan sonra başlar.. Mahmut Usta’nın başına gelen talihsiz olay yıllarca Cem’in düşünmesine sebep olur acabalarla geçen bir ömür. Cem evlenir eşi ile çok iyi anlaşırlar çok da güzel zaman geçirirler birlikte Sührab adında bir inşaat şirketi kurarlar ve çok da zengin olurlar ama çocukları olmaz.. Ve öyle bir gün gelir ki Cem bir oğlu olduğunu öğrenir...
Kitap ilk başlarda çok sıksa da okumaya devam ettikçe merak edilecek olaylar oluyor ve özelliklede 3. bölüm de bütün her şeyin düğümü çözülüyor. Cem için garip başlayan hikayesi çok da garip bir şekil de son buluyor ve hikayeyi de oğlu kaleme alarak bizlere anlatıyor... Kitap bittikten sonra insan kendisine tarih tekerrürden mi ibaret diye de sormadan edemiyor doğrusu.
Reader Follow Recommendations
25 yıldır Nüfus Kayıt Arşivi’nde hiyerarşik bir düzen içerisinde ölüm, evlilik, boşanma ve yeni doğan kayıtları yaparak çalışan Don Jose, kendince kuralları olan 50 yaşında yalnız yaşayan bir adamdır. Nüfus Kayıt Arşivi’ne bağlantısı olan küçük bir lojmanda yaşıyordur. Hiçkimsenin bilmediği bir tutkusu vardır. O da gazete ve dergi kupürlerinden kestiği ünlü kişilerin hayatı hakkında arşivdeki dosyalarını kopyalayarak kendisine bir koleksiyon yapmasıdır. Birgün o dosyaların arasına sıradan ve meçhul bir kadının dosyası karışır ve Don Jose kadının hayatını merak eder ve kadının hayatı hakkında bilgiler toplamak üzere arayışı çıkar bütün hikaye bu arayıştan itibaren başlar..
Jose Saramago okumak sabır istiyor. Öyle her an sesli ortamlarda her yerde kitap okumak için okunacak bir yazar değil. Dikkatli okumadığınız zaman sanki ipin ucunu koparıyorsunuz ve gittiğiniz yol hiçbir anlam ifade etmiyor gibi bir hal alıyor. Neden bilmiyorum ama okurken sıkılıyordum, kitap sürekleyici şekilde ilerlemiyordu ama kitabın kapağını kapattıktan ve biraz zaman geçtikten sonra ise istemsizce acaba devamında ne olacaktı merakı sarıyor insanı. Bu okuduğum ikinci Jose Saramago kitabı ama ben “Körlük” kitabından daha çok etkilenmiştim geçen yıl okumama rağmen hala vermek isteği mesajları hatırlıyorum ve kitabın etkisinden çıkamadım.
Gülseren Hanım’la ilk tanışma kitabım oldu ama son olmayacağı kesin şimdiden diğer kitaplarını da çok merak etmeye başladım. Arkadaşımın ısrarı üzerine almıştım kesinlikle okumalısın demişti ve okumaya başlayınca anladım neden bu kadar çok okumamı istediğini.
Kitap zaten gerçek yaşanmış hikayeleri anlatıyor ve Gülseren Hanım psikiyatri uzmanı Ankara’da var olan Madalyon Psikiyatri Merkez’inin kurucularından.
İnsanların anlattıklarını kitap haline getirmiş. O kadar sadece ve anlaşılır bil dille yazılmış ki herkesin okuyup da anlayacağı bir eser. Zaten kitabın öyle bir değişik enerjisi var ki daha ilk sayfadan siz fark etmeden sizi kendine çekiyor. Bir çok hikaye var ama Ala’nın hikayesi bambaşka. Hayatta kalma ve hayat mücadelesi o kadar zorlu yollardan ve dönemden geçiyor ki insan olurken bile şaşırıp kalıyor. Gerçekten yaşanmış mı diyor, gerçekten bu kadar kötü insanlar var mı bu dünya da? Ve istemsiz bir şekilde haline ve hayatına şükrediyorsun.. Bir çok güzel şey öğrendim ve en önemlisi de şunu fark ettim “İnsan istedikten sonra bu hayatta yapamayacağı şey yok, yeter ki istemesini bilsin ve hakkı ile mücadele etsin.” Her insanın okuması ve içinden kendisine ders çıkarması gereken bir eser. O yüzden okuyun ve okutun. Sonra da tekrardan kendi hayatlarınızı ayna tuttun..
