Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.13
Şahgül Kaya
Şahgül Kaya
@SahgulK
Lisans
266 reader point
Joined on March 2018
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Kumru ile Kumru Tahsin Yücel ile tanışma kitabım oldu. Onunla Gökdelen ile tanışmakta niyetim ama bu kitabına imiş nasip.
Kumru ölmüş ablasının ismi ile yaşamına devam eder, bir köyde doğmuştur,babası kunduracıdır ve fakirdirler abisi evlensin diye onu istemeye gelen Pehlivan’a verir babası onu.Kocası ile hiç bilmediği koca İstanbul’a gelir Kumru bir kapıcı dairesine..
Kumru, insanoğlunun ne kadar doyumsuz olduğunun kanıtıdır. Hiçbir şeyi yokken çalışıp kendi emeği ile bir buzdolabı alması ile başlar her şey, daha sonra okumayı öğrenir, ehliyetini alır, arabası olur bitmek bilmeyen istekler ama elde ettiği her şeyin sonunda da asla mutlu olmayan Kumru.. İçindeki hasreti, kırgınlıkları,eksiklikleri elde ettiği hiç bir şeye rağmen dindiremez Kumru..
Dili sade ve konuşmaları şiveleri ile anlatan güzel bir eser olmuş.. Ama Kumru’nun bazı eşyalara aşırı derece de tutkusu çok fazla uzatılarak anlatması beni sıktı biraz.. İnsanlığı doyumsuzluk ve tatminsizlik bitirecek ve asla mutlu olamamak… Oysaki yüksekler gözümüz olacağına elimizdekilerin kıymetini bilsek aza kanat etsek yeterli idi.. Bakarak, görerek hissederek yaşasak ya..
Sıradan bir lise öğrencisi olan Rintaro Natsuki şehirin kıyısında kitabevinin sahibi olan dedesi vefat edince bir başına kalır. Natsuki kitap evinde ne yapacağını bilmediği için günlük rutinine devam ederken konuşan bir Tekir kedi ile hapis olan kitapları kurtarmak için kitabevinde açılan labirent kapılardan geçerek birbirinden fantastik maceralar yaşarlar.
Ve bizi ilgilendiren kısım bu yaşanan maceralardan çıkarılacak olan derslerdir. Mesele önemli olan çok kitap sahibi olmak değil de kaliteli ve kıymetli eserlere sahip olmakmış, çok fazla kitap okudum diye övünmek marifet değilmiş, az kitap okusakta verimli ve kıymetli özünü benimseyip bizlere bir şey katacak ve tekrar tekrar okuyabileceğimiz kitaplara sahip olmakmış, en önemlisi de kitapların özüne zarar vermemek sırf daha fazla satılsın diyerek insanlar daha kolay okusun düşüncesi ile kitapları sadeleştirerek eserin kendine ve özüne zarar vermemek imiş..
En sevdiğim şey de Natsuki kitap evinde sırf para kazanmak için ne olduğu belli olmayan eserlere yer vermeyip az satsa da önemli değil düsturu ile kaliteli ve kıymetli eserlerin satılması idi.
Ben severek okudum sizlerin de severek okuyacağını düşünüyorum.. Kitapla kalın..
Çok ama çok güzel bir arkadaşımla dertleştim. O anlattı ben dinledim, ben düşündüm o düşüncelerimi okuyarak cevap verdi.
Neden ben değil biz olmamız gerektiğini anlattı. Her şeyden önce kendini bil, kendini bul ve sonra da ol dedi.
Hayatı, insanları, bozulan düzeni anlattı. Ölümün güzelliğini, mezarlıkların adabından öneminden bahsetti. Binaların içinde kaybolduğumuzdan, kendimizi doğa ile baş başa bırakmamız gerektiğinden, dünyayı bu denli sahiplenmemiz gerektiği hakkında muhabbet ettik..
Kalbin kırıklığını onarmak, kalbin sönmüş ışığını söndürmeyip canlandırmak için bize insan olduğumuzu hatırlatan bir eser.
Gerçekten seve seve okudum, tadı damağım da kaldı o kadar fazla altını çizdiğim satır oldu ki elimin altına bırakıp aklıma geldikçe elime alıp
altını çizdiğim yerleri tekrar tekrar okumak istiyorum..
Bütün samimi niyetinizle okumanızı tavsiye ederim.
Kaleminize, emeğinize ve gerçekten yüreğinize sağlık..
Reader Follow Recommendations
Öyle güzel bir eser okudum ki okurken hayret ede ede aaa ne kadar doğru konulara değinmiş diye diye okudum.. Kitabı 1999 senesin de ölmeden önceki zaman da yazmış ve basımı 2000 yılında olmuş yıl olmuş 2023 ama ülke de hala değişen bir şey yok maalesef.
Bu ülke de insanların okumasını ve öğrenmesini istemiyorlar. Çünkü okuyan insan bilgi sahibi olur yanlışı ve doğruyu öğrenir, öğrendiği doğruyu hayatına geçirir ve yanlış giden her şey düzeltilir ama buna müsade edilmiyor edilmeyecek de..
İnsanların okuması ve öğrenmesi için elinden gelen her şeyi yapan bir adam düşünün, kendi haklı bilgi sahibi olsun diye yerinde yatamayan, sabahın erken saatlerinde eşeklerine yüklediği kitapları özellikle de kadınlar ve çocuklar öğrensin diye hiçbir beklentiye girmeden mücadele eden Mustafa Güzelöz..
Hikaye için ne söylesem az kalacak. Keşke herkesin okumasını sağlaya bilsem keşke herkes okusa..
İnsanlarımız uyuyor ve böyle giderse geçmişte olduğu gibi gelecekte de şu anda da uyumaya devam edecekler. İyi şeyler yapmak isteyen insanların önüne hep set çekilir ve ayağı kaydırılmak istenir kitapta bunu da çok güzel anlatmış.. Ne söylesem az kalacak o yüzden kesinlikle ama kesinlikle okuyun ve okutun kesinlikle..
Yine @kitaplolikannenin okuduğu ve tavsiye ettiği bir kitabı olup bitirmek nasip oldu .Tuğba Hanımın edebi dili ile ilk defa tanıştım ve gerçekten de çok beğendim. Çünkü kitap her ne kader ince görünse de içerik olarak yoğun.
Gelelim esere, eserde gitmek ve kalmak konusun da kararsız kalan Salih’in hayatına değiniyor. 16 yıl boyunca aynı yerde gazetecilik yapan Salih işten kovulunca ülkeyi terk etme kararı alır.
Hikaye üç bölümden oluşuyor.
İlk bölüm de Salih’in uzun zamandır gidip geldiği ve dost olduğu lokantada onun adına düzenlenen veda yemeğine misafir oluyoruz. İkinci bölümde Salih ile Nihan ‘ın aşk öykülerine ve merak uyandıran sonlarına şahit oluyoruz. Üçüncü bölümde ise Salih’in çocuğu ile en yakın arkadaşı olan Metin’i tanıyoruz.
Bir de hikaye de Nefaset Lokantasının sahibi Afitap Hanım ile Suphi Beyin hayatını kulak veriyoruz.Afitap Hanım normal de sevmediği, gülerek izlediği evlendirme programından Suphi Bey ile nasıl evlendiğini, aslında büyük konuşmamak gerektiğini çünkü insanın kendi başına da gelebileceğini gösteriyor..
Özetle; Hayatın anlamsızlığından dem vururken felsefim bir şekilde varoluşu sorgulayan, iç hesaplaşmalarında, aşkı, arkadaşlığı, aile ilişkilerini, ait olamama hissiyatını dillendiren Salih’in öyküsü..
En başında söylediğim gibi öz ama yoğun bir eser olmuş.
Çok güzel bir eser okudum. Zaten Doğan Beyin eserlerinin hepsi de bir birinden güzel. Okuyup da bir şey öğrenemedim diyen olmamıştır.
Gelelim esere, evlilik düşünen ya da evlilik yolunda insanların evlilikten ve eşim dediği kişiden beklentisi ne, kendisi ne istiyor, olması gerekenleri rahatça görüp net bir şekilde hareket etmesine neden olacak
Yine bir Kutlu eseri yine buram buram Anadolu kokan hikayeler.
Büyükşehirde yaşamaya başladı iseniz ve sağınız da ve solunuz insan kalabalığı ile çevrili ise ve hele de belli bir yaşaya kadar Anadolu’nun küçük şirin bir köyünde yaşamız iseniz Kutlunun hikayeleri size daha bir anlamlı geliyor ve sizi içine daha çok çekiyor. Zaten Mustafa Bey az kelime ile birçok şey anlatabilen bir insan, hikayelerinin hepsi de kısa gibi görünen aslında yoğunluk barındıran eserler.
Benim için Mustafa Kutlu demek yorumsuz şekil de büyük küçük herkesin okuması gereken bir yazar, çünkü her yaştan insana birçok şey katacağını düşüyorum. Keyifli okumalar..
Aleksi Zorba ve Patron Girit adasına giden bir gemide tanışırlar. Girit adasına da beraber linyit madenciliği yapmak için giderler. Birbirlerine tamamen zıt karakterlerdir. Birisi hayatı kitaplardan diğeri ise hayatı yaşayarak kendisinden öğrenmeye çalışan iki karakter.
Patron; Hayatı okuyarak anlayan, sürekli iç sesi ile konuşan, yapacağı seçimlerde önceliği kitaplar olan entelektüel bir insandır.
Zorba; Hayatı doya doya yaşayan, hayatın mantığını ahlakını aşarak yaşayan, özgür, arzu ve tutkularının peşinden giden, Tanrıya ve şeytana inanmayan, kadınlar, içki ve santur hayatının önemli bir parçasıdır.
Patron ile Zorba bir araya geldiklerin de Patron’un kitaplardan öğrendikleri hayatın dışında göremediği diğer yüzünü ise Zorba’nın yaşadıklarının anlatımından dinleyerek öğrenir. Ama Zorba’nın kitap içerisindeki kadınlara olan tutumu söylemi pek hoşuma gitmedi, doğru şeyler değildi. Ama Patro’nun doğa ile iç içe olması hayatı doğada gezip dolaşarak kendi iç sesi ile sürekli konuşarak, kitaplarla iç içe olarak öğrenmeye çalışması ve kendini bulmaya çabası hoşuma gitti.
Patron ile Zorba’nın adada yaptıkları başarısız hava yolu girişiminden sonra yolları bir daha buluşmamak üzere ayrılır. Patron yaşadıklarını ara ara Patron’a mektuplar yazarak yaşadıklarını anlatır ve en son gelen mektupta Zorba’nın ölüm haberi ile beraber ona kendisi için çok değerli ve kıymetli olan Santurunu gönderir ve Zorba da yaşadıkları günleri unutmadan sıcağı sıcağına kaleme alır.
Sevgili Ayfer Tunç’un son eseri ile baş başayız.
#KuruKız Eser kısa kısa bölümlerlerden oluşuyor. Okumaya başladığınız ilk sayfada sizi öyle içine alıyor ki, okumaya ara verdiğinizde aklınız kuru kız da kalıyor.
Roman adını bilmediğimiz bir kasaba da geçse de kuru kızın çevresindeki insanlar bize hiç yabancı gelmiyor, bizi üzen olaylar çok fazla olsa da kuru kızın adına sonunun güzel bitmesi beni çok mutlu etti.
Yolunda giden maddi durum çok iyi olmayıp orta hali bir aile ve bir kız bir erkek evlat, eşini seven bir baba. Her şey annenin vefat etmesi ile başlıyor. Küçük yaşta ev hanımı olup birçok sorunu üstlendiği gibi kardeşinin bakımı ve iş kazı geçirip sakat kalan babanın bakımı da ona kalır.
Dış görünüş olarak, uzun boylu , zayıf ve dişlek dış görünüşü ile çirkin bir kız olsa da, aslında içinin bir o kadar güzel olduğunu, kendini etrafındaki çevreye ait hissetmeyip, her ne kadar okulu yarıda bırakmış olsa da şeyleri merak edip araştırarak öğrenme hevesinin hiç bitmemesi beni kendine hayran bıraktı.
Bu kitaptan da şunu çok iyi anladım ki insanları asla ama asla dış görünüşüne göre yargılamamak gerektiğini, insanların neler yaşadığını bilmeden hayatları hakkında iyi ya da kötü yorum yapmamak gerektiğini ve aslında dış görünüş olarak bir insan farklı görünse de ne kadar zeki olabileceğini anlamayacağımız gibi duygusal olarak neler yaşadığını bilmediğimiz için kimseyi eleştirmemek gerektiğini öğrendim.
Tarık Tufanın bütün eserlerini severek okuyorum ki en son kitabını da öyle oldu.. Bir de her kitabında bir başka kitabındaki karakterlerden bahsetmesi, sanki bir arkadaşını görmüşün de diğer arkadaşlarınla ilgili muhabbet ediyormuşsun havası veriyor…
Akademisyen Orhan ve Orhanı’n Firdevs’e duyduğu tutkulu mu desem yoksa bağımlı sevdası,aşkı..
Bir kitap ne kadar acıklı olabilirse o kadar acı dolu ve bir o kadar da derslerle dolu..
Kitabın ilk sayfalarından itibaren yüreğinize gelip bir yumru oturuyor. Çünkü hikaye Filistin halkına İsrail’in yaptığı zulüm anlatılıyor. Ve kitabı okurken insanı şaşırtan nokta ise bu romanı yazan kişinin İsrailli olması. Buna rağmen öyle güzel ve objektif şekilde anlatmış.
Bir nebzede olsa yolunda giden hayatları, 12 yaşındaki Ahmet Hamit’in babasının suçsuz yere terörist damgası yiyerek tutuklanıp 19 yıl hapis yiyince başlar. Daha o yaşta kardeşi Abbas ile inşaatta çalışarak hayatlarını idame ettirmeye çalışırlar.
Aslında Ahmet çok keskin bir zekaya sahiptir ama savaş alanında bunu geliştiremez ama bir anda öğretmeni ona bir fırsat sunar ve gündüzleri inşaatta çalışırken geceleri öğretmeni ile birkaç saat çalıştığı dersler ile hayatını değiştiri verir.. En sevdiğim yanı ise hayatına dair bir karar almak istediği zaman hapishaneye babasına mektup yazar ve onun cevaplarına göre hayatını ikame etmesi idi.
O kadar acıya rağmen güzel bitmesi beni bir miktar mutlu etti en azından.
Ve savaş çocukların hayatını öyle bir etkiliyor ki çocuk yaşta onları yetişkin insanlar yapıyor, sokakta yaşıtları ile oynayıp hiçbir şeyi düşünmeden gecelerini gündüz etmek var iken geçim derdine düşünüyor, haddinden fazla sorumluluklar yüklüyor üzerlerine ve aile fertlerinin tek tek ölmesine şahit oluyorlar..
Okumalısınız bazı gerçekleri görmek ve bolca düşünmem için..
Bazı kitaplar sizi üzer, üzmekten ziyade içinize oturur, ağır gelir. Kitabı nasıl anlatmaya başlayacağımı bilemiyorum. Okurken içime gelip bir acı yerleşmişti zaten kitabı bitirdikten sonra, o acı yüreğime ve boğazıma oturdu..
Kitabı okurken durup durup derin nefesler alıp verdiğim zamanlar oldu, insan okudukça okumak istiyor o acıyı onlarlar birlikte hissetmek istiyor, ama bu acılarla dolu diye kaldırıp bırakamıyorsunuz bilakis kitap sizi içine içine çekiyor siz fark etmesenizde.
Bir insan kendini nasıl bir yere ait hissetmez hatta dünyaya dahi, bunu satırların arasında çok güzel hissedebiliyorsunuz.
Size değer vermeyen ailenizin sizin elinize nasıl kalışını, çocuktan itibaren acıyı bilmeyi ve hissetmeyi nasıl öğreniyor sizde hissediyorsunuz.
Umut, nasıl sevgi içinde el bebek gül bebek büyütülmüşse ve annesi vefat ettikten sonra hayatı bambaşka olmuşsa..
Sanem de o kadar çok acı içinde büyümüş ki, insanı en çok da bunu çocukluktan itibaren hissetmesi ve öğrenmesi üzüyor.
Tamamen tesadüf eseri karşılaşıp, birbirlerinde bilmedikleri ve anlamadıkları duyguları öğrenip hissetmeleri ve yaşamaları, birbirlerinden önceki hayatları ve sonraki hayatlarının nasıl olduğunu okuyarak öğreniyoruz.
Upuzun bir süre etkisinde kalacağım ve ne zaman aklıma gelse derin bir iç çekeceğim kesin.
Dram okumaya hazır olduğunuz bir zaman diliminde okumaya hazır olun, sizi de etkileyecek ve birçok hissi onlarla beraber sizde hissedeceksiniz.
⏳
Kitabı tanıtırken şöyle diyor, Tarık Tufan; Geç kalmak, zaman meselesi değil bir varoluş derdidir. Her şeye geç kalarak hayata tutunmaya çalışanların hikâyeleri yara bereyle doludur. Geç Kalan, işte böyle birinin hikâyesini anlatıyor.
Hikayeyi mi desem roman mı bilemedim. Zaten yayınlanmadan evvel dergilerde varolan yazılarını bir araya getireceğini ve onların üzerine ekleme yapacağını söylemişti.
Hani her insanın günümüz de yaşayan bir yazar için söylediği bir söz var ya ne yazsa okurum diye, işte benim için o kişi Tarık Tufandır. Kitaplarını okurken derin düşüncelere daldığım, yer yer kalbime bir ağırlığın gelip oturduğu ve günümüz insanını, ruh hallerini enfes şekilde kaleme aldığını söylerim.
Her satırında kendimize dair bir şeyler bulduğumuz,içimizdeki derin yaralar ile yüzleştiğimiz,yalnız olmadığımızı anladığımız nadir eserlerden..
İnsan denilen varlık hep geç kalan değil midir? Doğuşundan, ölümüne kadar da varoluş gayesini arayacak olan değil midir zaten.
Kaleminize sağlık yine yüreğimize dokunan bir eser olmuş..
🪴
Bütün yaz karşıma çıkan ve çok merak ettiğim bir eserdi. Kitaplara dair ne anlata bilir ki diye düşünürdüm. Ve sonunda bende okuyabildim. Kendisi ile hemhal ettik birazcık..
Bir insan düşünün hayatı sadece kitaplardan ibaret olan, dünyasını kitapları üzerine kurmuş, varı yoğu kitaplar olan, onlara tutkulu biçimde bağlı olan..
Kitabı bitirdiği zaman insan düşünmeden edemiyor, kitaplarla ne kadar haşır neşirim ve hayatımın ne kadar ve neresindeler diye, bize vermek istediği ince mesajlar barındırıyor. Ve içinde bahsettiği farkı farklı eserler de acayip hoşuma gitti bende olanların isimlerini okurken mutlu olup olmayanları ise hemen not aldım. Bir kitabın insanı başka kitaplara sürüklemesi olayına bayılıyorum.
Okurken de isminin neden kağıt ev olduğunu daha iyi anlıyor insan. Eser ince olduğu kadar her açıdan da anlaşılması çok rahattı. Kitapları seven her insanın okuması gerektiğine inanıyorum.
Ve iyi ki kitapları sevmişim ve iyi ki kendime böyle güzel alışkanlıklar edinmişim.
🌾🍂🌼
Kur’ân Okumaları serisinin üçüncü kitabı. Bu kitapta da bize Hz.Musa ile Firavun kıssası eşlik ediyor. Her daim duyduğumuz, sürekli bahsedilen bir kıssadır elbette ama bu eser sayesinde kıssaya çok farklı bir bakış açısı ile bakmama vesile oldu, düşünmediğim ve görmediğim yönlerini gösterdi ve günümüze adapte ettirilerek insanın tefekkür etmesine vesile oluyor. Okuyup bir kenara bırakılacak değil de her daim elimize alıp defalarca okuyacağımız bir eser olmuş. Eserde sevdiğim yanlarsan birisi ise insanların dertlerinden bir çırpıda kurtulamayacağını ve Kur’ân’da da sürekli bahsedildiği gibi devanın ancak sabır ve namaz ile geleceğini göstermesi idi.
Metin Karabaşoğlu’nun son sözde söylediği, elinizdeki kitabı bir daha açmamak üzere kapatabilirsiniz; ama dünyanızı daima Kur’ân’a açık tutmayı unutmayın. O bütün zamanlara ve tüm insanlara ama özellikle size konuşuyor. İnsanı durup düşündürüp ve canı sıkıldığında, mutlu olduğunda ya da hüzünlendiğinde her daim kimin ile muhabbet edeceğini gösteriyor.
Geç kalmadan böyle güzel bir eserle hemhal olmanız duası ile.. Keyifli okumalar.
