mehtap denizde inceliyor sanki uçuşan ateş böcekleri en kör en karanlık bakanların bile görebilecekleri
mihrabad'da bülbüller yüreklerine korku salan yoksa bir şey mi gördüler heyecanlı ötüşleri kıvılcımlar halinde yıldızlara yükseliyor
kanlıca'da unutulmuş ahşap bir yalida belki edebiyat-ı cedide'den kalan o pirinç mangaldaki öylece kurumuş sahur atesleri ve eşref aga'dan bülbüllere inat
"aşıkâne" bir feryat ki uzaktaki
münzevi bir piyanodan rüyalarımıza
yankılı bir karanlıkta büyük su şırıltısı gökyüzüne uzanmış lacivert serviler
sonra açip devasa kanatlarını
ağır ağır dünyadan bir ejderha havalanır yıldızları örterek
meçhul gezegenlere
dudaklarini kelebek boyamış ferhunde hanım balkonda kaşlarını alıyor elinde dev aynası yüregi fena karanlik, bu kaçıncı sigara
kocasından tiksinirmiş sevdiği adam da ondan
iskeleden kalkti cumhuriyet vapuru akşam camlarında gözyaşları / giden çocukluğumuz mu?
körfez de sis yogunlugu/ izmir görünmuyor
birden ışıktan kılieı küstah projektörün
Sanki o karanfiller vazosunda duruyor boğaz'ın lacivertine aydan dağılan ışık eli saydam bir büyü elime dokunuyor ikimiz sanki hayal tepeden tirnaga aşık asla görülmeyecek bir filmde yaşamıştık bugün vardığımız yer gözümü korkutuyor.
o gemiler ki yağmur tasir gece sabaha karşı birden korkularimiza bulaşır gök gürültüsüyle derinden o gemiler ki yagmur tasir gözümüz kamaşır şimşeğinden.
istanbul ve sen / sırsıklam yaşananlar yanardöner bir ayna yeniden ruhum çengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar gözlerinin sisinde sevdalı bir yolcuyum hayal meyal gemiler dumanlı limanlar
Bu arada gözlerim, on adım kadar ilerideki elektirikn direğinin altından bize doğru gelen bir kadına ilişti. Butun vücudumun tarifi imkansız bir heyecanla titremeye başladığını hissettim.
kimi sevsem sensin / hayret
sevgin hepsini nasil değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışlari o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
her şeyi terk ettim/ ne aşk ne şehvet
Başbaşa çay Elele yürümek derken
Boğaz vapurları mı iskele sancak
Telefonda kaybolmak sesini beklerken
İnsan insanı yeniler doğrudur ancak
Sevmek için geç ölmek için erken
Gecenin ortasında ne işin var yıldızlara dokunma yanarsın bak birazdan ay da batacak karanlık bulaşmasın ellerine tersin döner yolunu bulamazsın
içi dışı uzay tozu yansımalar sahi mi yalan mi anlayamazsın bir rüya gemisi iskele sancak dokunup geçiyor hayallerine ağlayasın gelir aglayamazsın
sevmek insanın yüreği kadar küçükse büyügünü taşıyamazsın yalnızlığı da dene oldu olacak nasıl yankılanır derinden derine iyi midir kötü mü çıkaramazsın
insanı ancak kendisi tamamlar içinde başka dışında başkasın eksiğin fazlana elbet bulaşacak öbürü sığacak bunun derisine yoksa sabaha sağ çıkamazsın
Bu soluk yüz, bu siyah kaşlar ve onların altındaki siyah gözler; bu koyu kumral saçlar ve asıl, masumluk ile iradeyi, sonsuz bir melal ile kuvvetli bir şahsiyeti birlestiren bu ifade bana asla yabancı olamazdı.
Sana kollarımı açmam bir soruysa, cevabım sarılmak olsun. Sana kollarımla değil, kalbimle sarılmışım ben.
Kalbimin en sevdiğim yanı,seni seven tarafı.
Benim kalbimin öteki yanı yok.