Bunun üzerine elinde gümüş kırbacı ayağında portakal rengi çizmeleriyle Atatürk, salonda iki sıra halinde dizilmiş oturan grubun arasında, düşünceli ama kararlı bir yüz ifadesiyle gidip gelirken şunları söylemiştir:
"Evet evet... Bu topraklarda düşman çizmesi gezemeyecek ve bu millet esir olmayacak!"
Gazi sözlerini bitirdikten sonra kadehi eline alarak şöyle dedi:
"Eskiden bu içkinin bin katını çöplüklerinde gizli gizli içerek çeşitli kötülük yapanlar, ikiyüzlü sahtekârlar vardı. Ben sahtekâr değilim. Hepinizin önünde, ulusumun onuruna içiyorum."
"Sende bir şey var, öyle bir şey ki, hiçbirinde rastlamıyorum. Öyle bir şey ki, işte bütün endişelerim senin yanında yok oluyor. Ruhuma bir şifa bir huzur geliyor!"
Atatürk'ün son 24 saatinde
Hasan Rıza Soyak (Genel sekreteri) Kılıç Ali'ye (Atatürk'ün koruması) dayanamayarak büyük bir teessür içinde;
'Kılıç bak, koca bir tarih göçüyor.' dedi
... Türklüğü her yerde olduğu gibi bütün şan ve şerefiyle muzaffer ve galip çıkarmak lazım geleceği hissi bütün aşkına üstün geldi ve o dakikadan itibaren mukaddes bir maksada hizmet etmek... Aşk ve sevda gibi geçici, ardı sıra hüsranlar, pişmanlıklar bırakıcı hislere boyun eğerek çocukça hareket edecek yerde bütün o hayalperverliği bir tarafa bırakarak cemiyet içinde Türklüğün bir vahşet örneği değil bir ziynet, Türklerin de medeni bir millet olduğunu bir İngiliz kızına karşı ispat eylemek lazım geleceğini düşünerek derhal hareket tarzımı değiştirdim.
Millet vardır, onun tarihi, tek sütun üzerine oturtulmuş bir kemer gibi, tek bir kahramanın etrafında örgülenir. Millet de vardır, onun tarihi, yüzlerce kubbesi olan bir mabet gibi, binlerce sütuna dayanıp yükselir.
Atatürk, "Şapka giydirin ki başa giyilen şeyle din değiştirilemeyeceğini anlasınlar." Diyerek Şapka Devrimi'nin bir gardırop meselesi değil bir zihniyet meselesi olduğunu anlatmak istemiştir.
Ezandaki Arapça "Allah'u ekber" yerine Türkçe "Tanrı uludur" ifadesinin kullanılmaya başlamasını "Dinsizlik" olarak yorumlayanlar şunu hatırlatmak gerekir: Tanrı adı yaradanın en eski adlarından biridir. "Allah" adı ilk kez MS 600'lerde kullanılırken Tanrı adı MÖ 3000'lerde Sümerlerde "Dingir", MS 700'lerde Türklerde "Tengri" biçiminde kullanılmıştır.
Atatürk yine Selanik günlerinden birinde arkadaşlarına açıkça gelecekte devletin başına geçeceğini söylemiştir. İleride arkadaşlarına vereceği görevleri sıralarken arkadaşı Nuri Conker, "O birader! Beni başvekil yapmak için sen olacaksın?" Diye sorunca Atatürk hiç tereddüt etmeden, "Bir adamı başvekil yapabilecek adam (olacağım), "yanıtını vermiştir.
Atatürk'ün 1906 yıllarında Bulgar Türkoğlu Manolof'a yıllar sonra yapacağı devrimleri tek tek sıralayarak gelecekte çağdaş bir Türkiye kurmaktan söz etmiştir:
Bir gün gelecek, ben hayal sandığınız bütün bu devrimleri yapacağım. Mensup olduğum ulus bana inanacaktır... Bu ulus gerçeği görünce arkasından duraksamasız yürür, dava uğrunda ölmesini bilir. Saltanat yıkılmalıdır. Devlet yapısı türdeş bir öğeye dayanmalıdır. Din ve devlet birbirinden ayrılmalı. Doğu uygarlığından benliğimizi ayırarak Batı uygarlığına aktarılmalıyız. Batı uygarlığına engel olan Arap yazısını atarak Latin kökünden bir alfabe seçmeliyiz... İnanınız ki bunların hepsi bir gün olacaktır.
Sevdiğinde insanın kendini bambaşka bir biçimde koruması büyük bir hakikat, insan birçok düşünceden kaçıyor, birçok sözü duymak istemiyor ve eskiden dalgınlık içinde bünyesine aldığı bazı şeyler onun içini bir burgu gibi oyuyor.
Felice, bilmiyorsun, hiç bilmiyorsun, beni neyin bağladığını ve beni dünyanın en mutsuz insanı yapan şeyin ne olduğunu.Ah tanrım, keşke sen dünyada olmasan da tümden benim içimde olsan, veya daha iyisi ben bu dünyada olmasam da tümden senin içinde olsam...
Burada sensiz geçirdiğim günleri birbirine karıştırıyorum, bugünlerin benim için anlamı yok. Sanki tüm dünya senin içine gömülmüş gibi geliyor bana.Bana az da olsa sevgi duy, Felice. Senin bana sevgi olarak yönelttiğin duygu, kan olarak bedenimde dolaşıyor, başkası yok bende.
Söyle, benim sana ne kadar sevgi duyduğumu hissediyor musun, beni sana karşı kapalı kılan her şeye rağmen hissediyor musun? Sözler boğazımda düğümleniyor ve yazmak istediğim harfler dipte kalıyor