Baharda leylaklar açardı boynumda
Mor ve pembe konuştum karanlıkla
Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim,
Sözler vardı içimde işe yaramayan
Sözlerle konuştum karanlıkla...
Önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
Sözler...
Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan.
Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım,
Ulaşılamazdı,
Sen sarılmak istesen ona,
O sana sarılmazdı.
Ne çok dikenin vardı Tanrım!
Ne çok isterdim,
Sana sarılamazdım.
Ve şöyle derdim o zaman:
Ah!
“Hayır, öyle de değil, ben bir köşeden onların nasıl küçüldüklerini seyrettim; halbuki onlar biraz şaşırmışlar, ama küçüldüklerini yine fark etmemişlerdi.”
Serkan Karaismailoğlu Öncelikle şunu belirtmek isterim; beyin ile bağırsak arasındaki ilişkiyi çay -simit ikilisi kadar kuvvetli vazgeçilmez ve birbirini tamamlayan bir durumdan bahsedebiliriz.İnsanların birçok problemin,anormal değişimlerin temel kaynağını beyinde arar fakat tam aksine bağırsağın birçok şeyin kaynağı olduğunu belirtmektedir .
Dopaminin %50'sini ve serotonin %95'ini de bağırsakta üretildiğini öğrendiğimde şaşırmıştım gerçi o sayfaya gelene kadar insan vücudu hakkında birçok önemli bilgiyi sade bir şekilde okuyarak şaşkınlıklar yaşadım.Kitabı okumaya başlamadan önce George R.R. Martin'in muhteşem kaleminden çıkan " Game Of Thorones (Taht oyunları)dizisini izlemenizi öneririm.Bazı betimlemeler dizi ile çok güzel bir şekilde benzetilmiştir.
Sözün özü kendini tanımak vücudunu tanımaktan geçer...
"Yerçekiminin olduğu bir dünyada düşmek en doğal bir eylemdir.Seni diğerlerinden ayıran,her defasında ne kadar erken ayağa kalktığındır."