Konuş Kitap!

Konuş Kitap!
@Secginia
Hepimiz yıldız tozuyuz.
Öğretmen
Lisans
15 reader point
Joined on March 2019
"Arada bir uzaklardaki ıssız dağlara, bu dağların eteklerindeki köylere bakıp babamın vaktiyle bu dağ köylerinde ne aradığını, neden bir ömür boyu şehirlerden uzak durup yüzünü bu köylere döndüğünü anlamaya çalışıyordum."
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
"Çok geçmeden genç âşıklardan biri elinde bir tepsi, bekleme salonundaki herkese çay getirdiğinde çayı içemediğimi fark ettim. Hayatın normale dönmesini, herkesin o sıradanlığa dönmesini hazmedemiyordum galiba. Babam içeride yatarken bir şeyler yiyip içmek, başka insanlarla laflamak ağır geliyordu." ...
Sayfa 191Kitabı okudu
"Babam uzaklardayken, varı yoğu belirsiz bir türküden ibaretken daha güzel kavga ediyordum onunla. Çünkü bir babanın kendisiyle değil, hatırasıyla kavga etmek her zaman daha kolaydı, belki de daha zor, kim bilir."

Reader Follow Recommendations

See All
"Babam uzaklardayken, yıllar yılı kayıpken, nerede sefa sürdüğünü, yaşayıp yaşamadığını bile bilmezken, varı yoğu belirsiz bir türküden ibaretken daha güzel kavga ediyordum onunla. Çünkü bir babanın kendisiyle değil, hatırasıyla kavga etmek her zaman daha kolaydı, belki de daha zor, kim bilir."
"Kapıyı yavaşça açıp tam dışarı çıkacakken, geçtiği yolların kir pasını almış, terle karışmış, dayanılmaz, ekşi ekşi bir koku geldi burnuma. Bir an başımı çevirip bu kokunun nereden geldiğini anlamaya çalıştım ama bulamadım. Merdivenlerden yalpalaya yalpalaya inerken hatırladım: Baba kokusuydu. Aradan yirmi beş yıl geçse de hâlâ aynıydı."
Reklam
"Babamın ceketi; işten, kahveden, pazardan veya bütün gün gezip dolaştığı sokaklardan dönüp kapı girişindeki askıya rastgele asılan bütün baba ceketleri gibi kederle bana bakıyordu sanki."
"Bağlamasıyla bavulunu eline alıp yavaşça ayağa kalkarken ayakları çatır çutur etti. Sanki o an zorlukla hareket ettirdiği eklemlerinden yere bir avuç kemik tozu, takati kalmamış içli bir nefes ve yıllar önce söylenmiş pişman harfler döküldü."
Sayfa 19 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
KESTİM KARA SAÇLARIMI Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön Yasaktı yasaydı töreydi dön İçinde dışında yanında değilim İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi Bu nasıl yaşamaydı dön Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti Tutsak ve kibirli -ne gülünç- Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen - Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım Günaydın kaysıyı sallayan yele Kurtulan dirilen kişiye günaydın Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi Bir yaşantı ile karşılayanlara Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum
ölüm o pervasız zalim senin de odanda konukken sen neyin zalimisin?
Sayfa 104Kitabı okudu
LEKE Çağın en karmaşık yerinde durduk biri bizi yazsın, kendimiz değilse kim yazacak sustukça köreldi kaba günü yonttuğumuz ince bıçak nerde onlar, her kımıldayışta çakan tansık, ışıldatan büyü bir gün daha görülmedi bir gün daha geçti otları soldurarak öğrendik de körmüş, sanki yokmuş ne yol ne bir geçip giden ne kaydını tutan geçip gidenin dediler ki onları kilitle, anahtarı eski yerine bırak oysa utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus tak başına mutlu olmak sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri leke dokuya işledi susarak susarak
Reklam
TUHAF BİR AŞK Kırılıyoruz, ya sen ya ben ya da kırılmışlığımız öyle derin öyle onarılmaz bir yol arıyor yüzeye vurmak için bir bahane. Onarılamıyoruz onaramıyoruz, ekimiz görünmeden sen ve ben aramıza gerilen sahte deri katılaşmış, çatlayabilir ancak, çatlıyor sızıyor kan senden ya da benden bazen ikimizden bilemiyoruz yaşamayı severek ve sevmeden belki hem severek hem sevmeden böyle parçalanarak dağılarak mı ölünür? dünyaya bir bütünlük bırakmadan oysa ölüm bile usul usul yaşama benzer yaşama benzer
Bir roman kadar uzun bir tümce, -Sonra işte yaşlandım.
Herkes ama herkes Gözleriyle tükürmesini öğrenmiş.
ANNESİ ÇALIŞAN ÇOCUĞUN AĞIDI Attım. Boyalar ne işe yarayabilir Yalnızlık için karadan başka Hangi rengi kullanabilirim Kuru masa, donuk tavan, somurtuk halı Solgun durmalı resimlerim Pencerem kuşları çekmiyor Soluğu azaldı nergislerin Üç tarak olsa taranmaz Yuku-Lili'nin saçları Ben annesi çalışan bir çocuğum Yollarda damlarda eski yazdan kalma Mavi çizgileri kar gelir kapatır Sustum. Sevincin sesleri de Bir iki deneyip susacak Duvar diplerinde kedisel çığlıklar Bahçelerde çirkin kasımpatları açmalıdır
SESLİ AĞIT Kim attı bu tuzu çocuğumuzun sütüne Sularımızı bulandıran kim Hey kim var orda? Masal mı yaşıyoruz bu kaçıncı çağda Elmamıza tarağımıza zehir Nerden girmiş olabilir? Gün ışığı çağrısız geliyor odamıza Kaldırıp götürüyor elimize bir kazma Bir kalem veriyor zorla Arabalar dolu geçiyor dolu geçiyor İtiyorlar gidiyoruz yokuşlara koşulmaya Kırk haramilerden kaçırdığımız geceyi Ninnileyip uyutuyoruz kollarımızda Oysa okyaşıp sallayacaktı Uyutacaktı kollarında kim kimi Ölüleri yürütüp götürüyorlar Uzun törenleri unutmamacasına Yel mi çıktı bir üfleyen mi var Oysa diriler dolaplarda Bu soluğu uzun da kim Düzgün dosyaları kıpırdatan Hey, kim var orda?
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.