Üzerimde ki tamir tulumunu çıkarmada, yıkanmadan, tıraş olmadan, dişlerimi fırçalamadan bütün bir hafta geçirdim, çünkü insanın üstünü başını birisi için düzelttiğini, birisi uğruna giyinip kokular süründüğünü aşk çok geç öğretmişti bana.
İnsan belli bir anda çalışamayacak durumda olabilir ; ama o insanın geçmişte ki hizmetlerini anımsamak ve engel ortadan kalktıktan sonra hiç kuşkusuz daha büyük ve yoğun bir çaba göstereceğini düşünmek için en uygun olan zaman da işte o andır.
Niçin , sen artık dünkü sen değilsin ? Niçin , biz bugün ikimizde kıymetli bir şey kaybetmiş gibiyiz ? Niçin bugünün düne benzemiyor ? Niçin dünkü gibi rahat adımlar atamıyosun ? Niçin böyle oldun ?
Izdırabın verdiği intibah zamanlarında , kendi kendini aldatmak , başkalarını kandırmak kadar basit değildir ve insan kendi içindeki adaletten ürkmeye başlar.
Arkamı dönerek onlardan uzaklaştım. Çimenlerin üzerinden yürüyerek Eliza'ya yaklaştım. Olduğu yerde dönerek hafifçe gülümsedi , elimi omzuna koydum. Sonunda doğru kelimeleri bulabilmiştim. Üzerimize hala küller yağarken ona doğru eğilerek kulağına fısıldadım.
Bu dünyayla ilgili hiçbir halt anlamıyordum : İnsanlarla ilgili , neyi neden yaptıklarıyla ilgili. Daha fazlasını öğrendikçe , daha fazlası ortaya çıktıkça , daha da az anlıyordum.
Yetişkinlerin az önce olanları nasıl bu kadar hızlı geride bırakabildiklerini bilmiyordum. Nasıl öfkelerini bir kutuya koyup kapağını sıkıca kapayabiliyorlardı ?
Jasper ' ın yüzündeki kesikleri ve çürükleri bizzat görmüş olmasam , bu babacan görünüşlü kanun adamının masum bir çocuğu sözde bir suçlamayla içeri atıp döveceğine kesinlikle inanmazdım.
Bu nasıl bir dünyaydı böyle ? Her zaman böyle miydi , yoksa son birkaç günde gerçekten çivisi mi çıkmıştı ? Her zaman bu kadar adaletsiz miydi ? Dengeyi bozan neydi ?