Bütün güzel kadınlarını bu dünyanın
Sevdim, diyebildiğim zaman
Bütün kentlerini gezdim, denizlerine girdim
Ve artık bir tek taş kalmadı tanımadığım,
bir tek yüz, bir tek yer adı
Söylenecek bütün sözleri dinledim ve söyledim
bütün söyleyeceklerimi
Acının bütün uçurumlarına indim ve çıktım
sevincin bütün dağlarına
Bütün çiçekleri kokladım ve kopardım
bütün meyveleri dallarından
Islanmadığım yağmur, savrulmadığım yel
kalmadı...
Bütün haklı kavgalarında dünyanın
dövüştüm, diyebildiğim zaman
Okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım
Ve topladım bütün dillerin en güzel sözlerini,
sıraladım tek bir sözlükte
Bütün mayınları, bütün dikenli telleri
ayıkladım sınırlardan
Ve bir tek zorba çıkmadı önüme.
Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur,
diyebildiğim zaman
İşte o zaman ölebilirim.
Toprağımda bir çığlık olur da büyür yaşama sevincim
Eğilip
bir taş almak
yerden.
Kaldırıp
suya atmak.
Dinlemek şarkısını
bir cırcırböceğinin.
Ve uzanmak
kumlara
boylu boyunca.
Dünyayı düşünmek
dünyayı
doludizgin...
Bir insan ömrünü neye vermeli
tükenip gidiyor ömür dediğin
yolda kalan da bir yürüyen de bir
savrulup gidiyor ömür dediğin
Yüreğin ürperir kapı çalınsa
esmeyen yelinden hile sezerler
künyeler kazılır demir sandıkta
harcanıp gidiyor insan dediğin
Dışı eli yakar içi de seni
sona eklenmedi önce gideni
ayrılık gününün kör dereleri
bölünüp gidiyor nehir dediğin
Bir insan ömrünü neye vermeli
para mı onur mu kaç dikenli yol
ağacın köküne inmek mi yoksa
çırpınıp duruyor yaprak dediğin
‘’ Sen hikaye gibi ütü yapar, piyes gibi çay kaynatırsın. İncir kuşlarını hatırlatan bir sesin vardır. Ne kadar memnunum, ne kadar keyifliyim senden dolayı, bir bilsen. ‘’