Dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için içeriden bir şeyler yitirmek, yani şan şöhret, mevki, şatafat, ün, kazanmak için huzurunu, boş zamanını ve bağımsızlığını bütünüyle ya da önemli ölçüde feda etmek büyük bir budalalıktır.
Özellikle zihinsel gücünün sınırları, yüksek bir hazzı alma yeteneğini sonsuza dek belirlemiştir: Bu sınırlar darsa, dışarıdan gelen tüm çabalar, insanların ve şansın onun için tüm yaptıkları, o kişiyi sıradan, yarı hayvansı insani mutluluğun ve hoşnutluğun ötesine geçiremezler: O kişi duyusal zevklere, rahat ve keyifli aile yaşamına, düşük bir dost canlılığına ve kaba saba bir zaman öldürmeye bağlı kalır: Eğitim bile, bir bütün olarak onun bu çemberini genişletemez, genişletebilse bile, bu çok kısıtlı kalır
İnsanın kendinden mutlu olması istisnadır ve genelde hem kendimiz hem de başkaları için oluşturduğumuz bir perdedir. Bunun bir köşesinde de kendimize karşı hoşnutsuzluğumuz ve belli belirsiz kendimizden hoşlanmamamız bulunur. Hoşnutsuzluk duygusu arttıkça, kişinin "âşık olma" eğilimi de artar..