Yine sonunda heyecanla bazı şeylerin değişmesini istediğim bir Aytmatov klasiği... o kadar yaşamın içerisindeki karakterlerin çektiği acılar.. ve dikkatimi cezbeden nokta bu acıların sebebinin gerçek hayattaki gibi aşağılık kompleksleriyle baş edemeyen, hasta ruhlar olması. Boston ve Akbarın aslında ne çok ortak yaraları var ve bu acıların kaynaklarının aynı olması diğer bir husus. Hayat da böyle değil mi? Hayatımız aslında çok güzel olacakken değiştiremeyeceğimiz, saçma saçmasapan insanlar tarafından yapılan hatalar yüzünden mahvolmuyor mu? Katlanamayacağımız engellenmişlik duyguları ya da haksızlığa uğramışların verdiği öfkeyle başetmek zorunda kalmıyor muyuz? İlahi adalet eninde sonunda tecelli ediyor ama iş işten çoktan geçmiş olmuyor mu? Çektiğimiz acılar da yanımıza kar kalıyor maalesef.. işte bu roman da böyle gerçekçi bir son ile bitiyor...