Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Senag

Güçer'in gözlerinin içine bakan Zeynep ,"Beni bu çiftliğe getirdiğin için teşekkür ederim," dedi. "Ama ben hâlâ ilk günkü düşüncemin arkasındayım." "Neymiş o?" "Amacın beni tavlamak. Yoksa neden bu özel mekânını benimle paylaştın ki?" "Ben, güzel olan her şeye hayranlık duyan zevkli bir adamım. Bu yüzden seni tavlamaya çalışmam suç değil, doğanın kanunu." Beklemediği anda aldığı iltifatla şaşıran Zeynep bakışlarını adamdan çekti ve üzeribde oturduğu minderi kenara itti. Kendine hâkim olamayan Zeynep sırt üstü yere uzanıp ellerini başının altında birleştirdikten sonra "Erkek aslan dişi aslana doğru sessizce yaklaşıyordu," dedi. "Sessizce ve kararlılıkla..." "Bunu sevdim." "Ama sana bir itirafta bulunmam gerek. Özel mekânım olan yer burası değil. Ve ayrıca, o şekilde uzanmasan iyi edersin." Bir anda harekete geçip oturma pozisyonu alan Zeynep'in yanakları kızardı. "Şey ben sadece toprağı yani yeşilliği hissetmek istedim." Genç kadının yaptığı yanlış durum değerlendirmesine Güçer dudaklarını çarpıtarak karşılık verdi. Zeynep'in güzel olmak ve sevimli kalmak için ekstra hiçbir şey yapmasına gerek yoktu. Genç kadının yanaklarındaki kızarıklığın tüm yüzüne yayılmasını bekledikten sonra ancak konuştu ve "Buralar hep karınca yuvasıdır, kaşıntım başlarsa durduramazsın," dedi. "O yüzden mi?" "Tabii başka neden olabilir ki?" "Haklısın tabii, başka ne olabilir ki!"
Reklam
"Nereye gidiyorsun?" dedi Dawson doğrularak otururken. "Yorulana kadar ormanda koşacağım." "Zaten yorgunsun." "Kurdum yorgun değil. Avlanmam gerekiyor." Üzerindeki gömleği yavaşça çıkardı ve eski tişörtlerinden birini giydi. Yüzüğünü çıkarıp kutusuna koydu. "Asher güzel bir isim. Ne dersin?" "Bir kurda Asher diyemezsin. Benim oğluma asla diyemezsin," derken etkilenmesinden çekinir gibi onu kucağına aldı. Koltuk altlarından tutarak yüzlerini karşı karşıya getirdi. "O da beğenmedi bak," dedi bebeği çevirerek Ada'ya gösterirken "İhtiyar..." bebek kustuğunda Ada iç geçirdi. "Daha yeni emdi diyecektim. Eminim temizlemenin bir yolunu bulursun." "Bu hiç de duyarlı bir annenin söyleyeceği şeylerden değil." "Bu kocasına güvenen bir annenin söyleyeceği şeylerden," dedi Ada. Yanına gidip onun dudaklarını öperek gülümsedi. Dawson'ın boynuna dokunurken eğilip oğlunun başını, kızının da alnını öptü. "Babanızı iyi bakın. Ben hemen gelirim." "Tüysüz!"
Düşünmeye çalışıyordum. Başımı kaldırıp herkese bakmaya çalıştım ama gözlerindeki kana susamışlık dışında bir şey yoktu. "Çıkmaz sokak," diye fısıldadı. "Son zamanlarda onlardan ne çok var." Yarı gülümseyen yüzüne baktı. Üst dişlerini gösterecek şekilde, gamzesini ortaya çıkaracak kadar harika bir şekilde gülümsedi. Elimi yanağına, gamzesinin üzerine bastırdım. "İkimizin arasındaki bir sır olmasını istiyorum yanağındaki çukurun." Söylediğim her ne ise onu daha çok hırpaladı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bana kalan tek şey çıplak ayaklarımın zemin üzerindeki hafifliğiydi. Ben doğru ayakkabılarla dünyayı kurtaracak o kız değildim, ben çıplak ayaklarla dünyayı fethedecek o kızdım.
"Yani ikinci şanslara inanıyor musun?" Dudağımı ısırıyorum. "Ikinci, üçüncü, dördüncü. Ne gerekiyorsa. Ne kadar zaman gerekiyorsa. Eğer insan doğruysa," diye ekliyor. "Eğer o insan Lola'ysa?" Bu sefer gözlerime bakıyor. "Ancak diğer insan Cricket'sa."
Reklam
"Vagonun arasından gelen kompartımanın açılan sesiyle o yöne doğru döndü, dumanı tüten sigarasını parmakları arasında sıkıştırırken uykudan şişmiş iri gözler kesiştiler. Kızın gözleri uykudan değil, korkudan bu derece açılmıştı. Maya Efnan'dan yayılan buram buram korku dalgası Yargıcı'nın öfkelenmesine neden olurken sigarayı bir hışımla dışarı atıp vagonun içine doğru kızın olduğu noktaya yürüdü. Ellerini refleksle kızın omuzlarına yerleştirirken gözleri etrafa tarıyordu. "Nerede?" dedi Fetih avını bekleyen bir aslanın sabırsızlığıyla. Kızı bu kadar korkutan şeyin nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Maya, başka bir endişe dalgasıyla etrafa bakınırken "Kim?" diye soludu. Karamel rengi gözler kızla yeniden buluşunca orada onlardan başka kimse olmadığını algılamıştı. Kız bir yabancıdan değil, onun yokluğundan korkmuştu. Şu an yaşadığın şey beklenmedik, bir o kadar da yabancıydı. İlk defa biri adamın yokluğuyla endişeleniyor, ona ihtiyaç duyuyordu. Düşmanından yayılan hissettiği korku dalgası kendisiyle alakalıydı. Uzak durmak kızı tedirgin mi ediyordu? Bedenini ele geçiren bu yeni hislerin arasında mantıklı birkaç kırıntı aradı, duran trenle ikisi de kendine gelirken bakışların yoğunluğu kızı esir almış gibi olduğu yere kilitlenmişti. Neler olduğunu ikisi de yeni yeni keşfederken, birlikte yola çıktıkları bu serüvenin sonunun hiç de hayırlı olmayacağının bilincinde ilerlediler."
"Ve elbette her şeyle baş edebilen Maya Efnan listede en kolay üstü çizilen isimdi."
"Delilik her zaman vardı, kayadaki yarık gibi bir sığınak. Artık kendini savunma gücü kalmayan bir insan, aşağıda midyelerin olduğu yerdeki yabani otların arasından sıvışan o zırhlı şeyler gibi her zaman deliliğe süzülebilir."
"Var gücümle yaşamaya çalışıyorum. Bu kayayı baştan aşağı isimlerle donatıyor ve ehlileştiriyorum. Bazı kimseler bunun önemini anlamaktan âciz olabilirler. Ad koymak bir damga basmak, boyu eğdirmektir. Bu kaya bana kendi usullerini benimsetmeye kalkışırsa buna karşı çıkar, kendiminkileri dayatırım. Kendi gündelik alışkanlıklarımı, kendi coğrafyamı dayatırım. İsimlerle kısıtlayacağım onu."
"Hikâyeleri erkekler anlatır. Kadınlar hayatlarına devam eder. Bu bizim için gölge savaştı. Bittiğinde bizim için törenler düzenlenmedi, bize madalyalar verilmedi, adımız tarih kitaplarında geçmedi. Savaş sırasında yapmamız gerekenleri yaptık ve bittiğinde parçaları bir araya getirip hayatımızı yeniden kurduk."
Reklam
Etrafındaki taşa kelimeler kazınmıştı: POINT ZÉRO DES ROUTES DE FRANCE. "Mademoiselle Oliphant. O cümle, Fransa yollarının başlangıç noktası demek. Yani, Fransa'nın her bir yanındaki noktalara mesafeleri ölçmek için kullanılan başlangıç noktası." St Clair boğazını temizledi. "Her şeyin başlangıcı." Tekrar başımı kaldırdım. Gülümsüyordu. "Paris'e hoş geldin Anna. Geldiğine sevindim."
Ne olduğunu, nasıl olduğunu bilmiyordum. Beni unuttuğunu hazmetmek, içimde birçok şeyin tuvale saçılmış yağlı boyalar gibi dağılmasına neden oluyordu. Renkler birbirine girmişti, piyanonun her çığlığında biraz daha derine dağılıyor ve ardında kalan resmi yok ediyordu. Ben Baran'ın hayatında üzerine boyalar saçılmış, başka çizgilerin hüküm sürdüğü bir tabloydum. Oradaydım ama her fırça darbesiyle biraz daha yok oluyordum.
"Baran'ın gözleri dolmuştu. Nedenini bilmiyordum. Kolumdan tuttu aynı gecede bir kez daha. Beni kendine doğru çekerken yeniden ağlamaya başladım. Hayatımda belki de ilk defa panikatak geçiriyordum. Kollarını bana o kadar sıkı sardı ki bu duyguyu ne kadar özlediğimi, onu, kokusunu, kollarının sıcaklığını; hepsine hayalimde ne kadar haksızlık yaptığımı anladım. Daha iyiydi. Hepsi düşündüğümden ve hayal edebileceğimden daha iyi. "Şş," dedi sakinleştirmek ister gibi sırtımı sıvazlarken. "Geçti, dünyalar güzeli. Buradayım." Daha çok ağlamaya başladım."
Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"Iyileştim mi?" "Hayır. Siz farklı bir insansınız ama herkes gibi olmak istiyorsunuz. Bu da, bana kalırsa, ciddi bir hastalıktır." "Farklı olmak istemek, bir hastalık mı?" "Evet, kendinizi herkes gibi olmaya zorlarsanız, öyle."
"Elimden geleni yaparım, gerçi elimde yalnızca şimdiki zaman var ama... hem de epeyce kısa bir zaman." "Kimsede daha fazlası yok, şimdiki zaman ise her zaman kısadır. Tabii bazı insanlar, bir sürü şeyler biriktirdikleri bir geçmişleri ve daha bir sürü şey biriktirebilecekleri bir gelecekleri olduğuna inanırlar, o başka."
218 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.