Hayat at yarışı gibi değil mi? Herkes kendi kulvarını seçiyor ve bütün hızı ile yarış başlıyor başarılı olmak için. Kimi kendini ispat için, zengin olmak yada yükselmek, insanların takdirini kazanmak.. vs.vs. Ama arada benim gibi tuhaf insanlar da var olduğunu gördüm az da olsa sonradan. At yarışını bırakıp, bu yarışı kimin neden düzenlediğini ve kimlerin bahis oynadığını araştırmayla kalkan. İnanın James Bond un yaptıklarından daha zor bir iştir bu. Kimseye yada birşeye güvenmeden herşeyi kafanızda tekrar kurmak ve bunun toplumun onca senede yaptığından daha iyi olacağına inanmak. Himalayalara tırmanırsınız yetmez, bazen unuttuğunuz birşey için geri dönmek ve tekrar tırmanmak zorunda kalırsınız. Sonra bir bakarsınız aradığınız karşı tepedeymiş. Bu kadar zordur bu işler. Bu kadar zor olduğunu başta görememek şansınız mı yoksa şanssızlığınız mıdır bilemem. Ama ölüp ölüp dirildikçe kendinize güveniniz artmaya başlar. Boynunuza kolaylıkla bir ip takılıp yarışa götüremedikeri için özgürsünüzdür. Ama böyle bir ata kimse yem vermez. Artık yalnızsınız ve herşeyinizden siz sorumlusunuzdur. Geçiminizden tutunda, boş vakitleri değerlendirmeye, gelişmeye, tam anlamıyla herşey. Zamanı unutmak gibi bir lüksünuz yoktur diğerleri gibi, taa ki doğru zirveye ulaşıncaya, aradığınızı buluncaya kadar..