Enver Ekici

Kendimize dair bir kavrayışa sahip olmak zorundayız. Bu yüzden, bilgimiz ampirik dünyayla sınırlı olsa da kendimi­ zin aynı şekilde sınırlı olduğumuza asla inanmayız. Basitçe ifade etmek gerekirse, Kant'a göre, kendimizin görünümle­ rin ötesinde, özgür ve tamamen akılcı bir varlık olduğumuzu düşünmek zorundayız.
Reklam
Final, Şimdi yolun sonunda ve yorgunum; Yorgun çehre şöhreti taşıyamaz. Ve yine de memnunum yaptıklarımdan, Şimdiye kadar başkalarının söyledikleri yıldırmadı beni.
"Doğa, kalbimi izole etmek için gerekenden fazlasını yaptı; şüphe, hassasiyet, şevk ve gurur bahşetti"

Reader Follow Recommendations

See All
Azıcık derin düşünmeyle, muhtemelen çoğumuzun söyleyeceği de budur. Biz hislerimiz miyiz? Hayır, biz hislerin kendisi değiliz, hislere sahip olan şeyiz. Biz, algılarımız mıyız? Aynı nedenle yine hayır. Yönelimlerimiz miyiz, karakterimiz miyiz? Eh, yine hayır -çünkü yönelimler, karakterler belirli şekilde davranma eğilimleridir; biz eğilimler değiliz, onun yerine bu eğilimlere sahip olan şeyiz. Aynı şekilde biz bilinç de değiliz, biz bilinçli olan her ne ise oyuz. Gelgelelim beşinci (gerçekte Milinda'nın ilk sıraya yerleştirdiği) öğe daha tartışmalı olabilir. Maddi öğe, diğer bir deyişle beden; bilinçli, yöne­ limleri, algıları ve hisleri olan şey olamaz mı? Aslına bakılırsa Nagasena'nın beden olup olmadığı sorulduğunda, Nagasena niçin öyle olmadığını söyle­mekte bu denli hızlı davranmaktadır?
Her ne yaparsanız yapın o en kanaatkar ve tembel deyişte, "herkes kendine göre haklı" deyişinde takılıp kalmayın. Haklılığı kazanmak o kadar kolay değil. Bilakis, George Berkeley'in (1685-1753) iğneleyici yorumunu ak­ lınızda tutun: "Pek az insan düşünür ama hepsinin kanaati vardır."
Reklam
Fiziksel egzersizin beyin gelişimine katkısı
Fiziksel egzersiz, genlerinizi değiştirmenin en etkili yollarından biridir. Basitçe açıklamak gerekirse, egzersiz yaptığınız zaman genlerinize de egzersiz yaptırmış olursunuz. Aerobik egzersiz sadece yaşam süresiyle ilgili genleri aktif hale getirmekle kalmayarak beynin “büyüme hormonu” olan BDNF genini de etkiler. Daha açık bir şekilde ifade edecek olursam, aerobik egzersiz yapmak BDNF üretimini artırır, yaşlılarda görülen hafıza çöküşünü önler ve beynin hafıza merkezindeki yeni beyin hücrelerinin üretimini tetikler.
Bel çevreniz genişledikçe hastalık ve ölüm riskiniz artar.
“Eğer beyninizi kolesterolden mahrum bırakırsanız nörotransmiterlerin salınımını tetikleyen mekanizmayı da doğrudan etkilemiş olursunuz. Nörotransmiterler verilerin işlenmesini ve hafıza fonksiyonlarını, yani ne kadar zeki olduğunuzu ve hafızanızın ne kadar kuvvetli olduğunu belirler. Kolesterolü ilaç yardımıyla düşürmek, karaciğerdeki kolesterol sentezi mekanizmasına saldırmaktır. Bu ilaçlar beyne de ulaşır ve burada da kolesterol sentezlenmesini azaltarak beyni ihtiyaç duyduğu kolesterolden yoksun bırakır. Çalışmamız, kolesterolle nörotransmiter salgılanmasının doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca hücrelerde olup bitenlerin moleküler mekaniğini tam olarak biliyoruz. Kolesterol, proteinlerin şeklini değiştirerek düşünmeyi ve hatırlamayı desteklemektedir.” Yeonkyun Shin
Sürekli çürütmek zorunda kaldığım en saçma şehir efsanelerinden biri de beynin yakıt olarak glikozu tercih ettiği iddiasıdır. Bu iddianın gerçekle zerre kadar ilgisi yoktur. Yağ, beyin tarafından etkili bir biçimde kullanılabilen bir “süper yakıt”tır. Bu nedenle yağ temelli diyetleri tüm nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde kullanıyoruz.
Gluten Syndrome : A Neurological Disease
Glutenin yarattığı temel sorun, “vücudun nöral ağlarıyla etkileşime girmesidir. Gluten ve nörolojik hasarlar arasında, hastada çölyak belirtisi görülüp görülmemesi fark etmeksizin bir ilişki bulunmaktadır”.
Reklam
Sağlıklı bir şekilde hayatta kalabilmek için yağa ihtiyaç duyan bir tür olduğumuz evrimsel bir gerçek ve bundan kaçış yok. Aşırı miktarda karbonhidrat tüketimi bedenimizde ve beynimizde sessiz meteor fırtınaları koparıyor.
Nörolojik sorunlara doğuştan yatkınlığınız olsa da size genetik kaderinizi kontrol altında tutmayı öğretebilirim. Bunun içinse insanların yıllardır inanmakta ısrar ettiği bazı şehir efsanelerini unutmanız gerekiyor. Bunlardan en önemlileri şunlar: 1— Yağ oranı düşük ve karbonhidrat açısından zengin bir beslenme düzeni doğrudur. 2— Kolesterol kötüdür.
Kefir bağırsakta yaşayan faydalı mikropların sayısını artırır, sindirimi kolaylaştıran enzimler üretir ve birçok vitamini sentezler (K, Niasin, Biyotin, vb.). Kefir midenizi rahatlatır, kabızlığı önler, alerjiyi azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve kansere karşı koruyucudur.
Nitekim açık havada çalışarak düzenli olarak güneş ışığına maruz kalan erişkin ve ev dışında oyun oynayan çocuklarda melanom gelişme riski kapalı ortamda çalışan ya da oynayanlardan çok daha düşük. Düzensiz, arada bir fakat yoğun olarak güneş ışığına maruz kalan kişilerde ise (hele derileri de açık renkte ise) tehlike büyük.
Balıkların omega-3 içerikleri de farklıdır. En çok omega-3 içeren balıklar soğuk su ya da derin dip balıklarıdır. Omega-3’ler balıkların soğuğa dayanıklılığını artırırlar. Uskumru, ringa, tuna, somon, sardalye gibi soğuk su (dip) balıkları yağlı olup, omega-3’ten zengindir
192 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.