Şengül

Şengül
@SengulBalci
Fen Bilimleri Öğretmeni
43 reader point
Joined on December 2017
Sabitlenmiş gönderi
Sizin alınız al inandım. Sizin morunuz mor inandım Tanrınız büyük amenna. Şiiriniz adamakıllı şiir Dumanı da caba Bütün ağaçlarla uyuşmuşum Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Reklam
İnsan, yaşamında bir kez de olsa kendine şu soruyu sorup yanıtlamalıdır: "Sahip olduğum her şeyi yitirdiğimde, beni ayakta tutacak olan nedir?''
İhsan Fazlıoğlu
İhsan Fazlıoğlu
“Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et.”
René Descartes
René Descartes
Belki şu ana kadar katil olmadım ama, katil olmaya zorlanan bir sınavın içinden geçmedim. Hırsız olmadım, ama hırsız olmama beni mecbur edecek bir sınavın içinden geçmedim. Bu yüzden deriz ki; başkalarının kaybettiği sınavları gördüğünde hemen kınama. Çünkü onun kaybettiği sınavı sen henüz yaşamamışsın. O nasıl kaybettiyse ona kaybettiren nefis, sende de var. Belki de o sınavı kaybetmemenin tek sebebi henüz onunla sınanmamış olmandır.
Senai Demirci
Senai Demirci

Reader Follow Recommendations

See All
348 syf.
·
Not rated
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis
7.9/10 · 16k reads
Reklam
Son Otobüs
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
... İyice yaklaştı bana büyük karanlık. Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği, elimi sıkarken sapladığı bıçak. Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman. Geçtim putların ormanından baltalayarak ne de kolay yıkılıyorlardı. Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri, çoğu katkısız çıktı çok
●Ne kimsenin gözüne görünmek ne de kimseyi görmek istiyordum. Bu gibi durumlarda başkaları ne yapar bilmem ama ben yalnızlığı ararım Üzüntümü kimseye belli etmem. Herkesin derdi kendine yeter. Dişimi sıkar, üzüntümün geçmesini beklerim ●Fazla zorlamayacaksın kendini, yaşamdan alabildiğin kadarına razı olacaksın. Yazgısıyla fazla oynamamalı insan. ●Gerçek güzel şeydir. Gelgelelim, bazen öyle acı gelir ki ister istemez görmemeye çalışırsın. ●Bir kez geçmişle bağları koparmaya kalkınca insan bütünüyle koparmalıydı. ●Seviyordu ama özlemiyordu, yanındayım diyordu ama uzaktaydı, sadece sözler vardı, kendisi yoktu. ●Hâlâ inanıyorum yalanlarınıza, Hâlâ çocuğum. ●Ya insanın yaratılışından bu, ya da ben böyleyim; hep bir şeylerin eksikliğini duyuyordum. Ne çalışmayla ne dostlukla ne de seven birinin ilgisiyle giderebiliyordum bu eksikliği. ●Her şey bitmiş, en sonunda ben yenik düşmüştüm. ●Sonunda coşkun dere durulur, yapraklar kurur dökülür, yağmur diner. Peki o zaman geriye ne kalır? Sahip çıkan dost, sıcak insan eli, insan emeği kalır.
Aşksız ve paramparçaydı yaşam bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Aşk demişti yaşamın bütün ustaları aşk ile sevmek bir güzelliği ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. işte yüzünde badem çiçekleri saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
* Kitleyi oluşturan şu kötü oyunculardan hangisinin yüzü çekici gelebilirdi ki ona! Gerçekte yüzlerini her an değiştiriyor, bir gün bile aynı rolde kalmıyorlardı. Tek bir tutkusu vardı: Tüm yaşamı boyunca; gerçekte ne ise, o olarak kalmak kendi kişiliğini salt bir ay ya da bir yıl süreyle değil, ömrünün sonuna dek yitirmemek. * İnsanlara dikkat etmek konusunda, en ufak bir istek duymadığından, gözlerini ya yere diker ya da gelip geçenlerin başlarının üzerinden bakardı. Kitapçı dükkânlarının yeriniyse, yalnızca içgüdüsüyle bulurdu zaten. * "Doğru yolu görüp te oradan gitmemek, yüreksizliktir."
Tuhaf Dergi - Sayı 2
Tuhaf Dergi - Sayı 2
"Aşkı ilk defa yaşamak gibi, denizi ilk defa görmek gibi, Dostoyevski'yi keşfetmek de insanın hayatında önemli bir tarihtir."
Jorge Luis Borges
Jorge Luis Borges
Reklam
...Sonra tatil yüzünden kapalı olan okulumun önünden geçerken bahçesine girip biraz dinleneyim dedim. Etrafta kimseler yoktu. Duvara oturup beklemeye başladım. Gözümde kış zamanı okulun kalabalığı canlandı ve canım daha çok sıkılmaya başladı. Okulu sevmezdim ama o kalabalığın ve hareketin beni ne kadar oyaladığını fark ettim. Sonra bir şey durduk yerde içimi ezmeye başladı. Oysa değişen bir şey yoktu. Öylece bekliyordum. Uzaktan, parlak güneş ışığının içinden insanlar ve tek tük arabalar bir hayalin parçası gibi silüetler halinde geçip gidiyor, ama nedense sesleri hiç duyulmuyordu. Derken benim gibi iki çocuk çıkageldi. Ellerinde bir top, yavaş yavaş, bezgin bezgin basket oynamaya başladlar. O topun sesini o kadar net hatırlıyorum ki; böyle pat pat pat yere vurup arada bir de potaya atıyorlardı. Biraz oynadılar, sonra sıcaktan yılıp bıraktılar, bir kenara geçip oturdular. Birinin son olarak sertçe vurduğu top yavaş yavaş yuvarlandı, yuvarlandı, okulun duvarına çarpıp olduğu yerde kalakaldı. O anda, anlatmanın imkansız olduğu öyle derin bir sessizlik başladı ki; öylece o topa, o çocuklara baktım. Sonra okula baktım, sonra içime acayip bir acı çökmeye başladı. O acı giderek büyüdü, büyüdü, içim nasıl kıyılıyor ama... Ben acıyla ilk defa o gün, orada tanıştım. Sonra hayatımın hiçbir döneminde; o anda, okulun bahçesindeki kadar derinden bir acı çektiğimi hatırlamıyorum. Bence dünyadaki en büyük acı budur. Çünkü sebebi yoktur, neden diye soramazsın çünkü ortada bir şey yoktur. Gelir yakalar insanı ve bir daha hiç bırakmaz. Albert Camus'nün Yabancı'da anlattığı sıcak bir pazar gününün verdiği acı gibi..
Zeki DemirkubuzKitabı okudu
*"Özü sözü doğru olanların ortak yönü de budur: Karşısındaki kişinin de içten konuştuğunu sanırlar." *Anımsadığın hiçbir şey sağ kalmadı. En iyisi unutmak... *Ne biçim ülke bu? Kimse kimseye güvenmiyor. *Odamda tek başıma olmayı diledim; kitaplarımla baş başa insanlardan uzakta. * Yeniden iyi biri olmak hala mümkün.
"Bunları ona söylemedim, söyleyemem. Birini kalbinin yetmediği yere sürüklemeye çalışmak hatadır. Bir gün ona düşündüklerimi anlatmaya kalkışırsam; kalbimi, beynimi ve ulaşabildiği her hücremi parçalarına ayırır. Bunu elbette benim iyiliğim için yapar, öyle de iyi insandır." "Bitkiler ve hayvanlar, günün birinde dile gelip te insanoğluna seslenecek olsalardı, ilk sözleri 'Yapmayın!' olurdu" "Güven böyle bir şeydir, bir kere kırıldı mı kendine ya da başkasına dört ayaklı sandalyenin bir ayağı hep tetiktedir. Sırtınızı yaslamayalı ne kadar oldu?" "Devran sürerken ayıpla, günahla bir derdi olmuyor muktedirlerin; feleğe takılıp düşünce ama, kutsal sandıkları o şeyden başka sığınacak bir şey kalmıyor ellerinde."
İlkay Yıldız. Cem Temuroğlu. Orhan Murat BahtiyarKitabı okudu
572 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.