Ey bilgeliğin efendisi, ebediyete kadar azap da edecek olsan aciz ruhuma; bir zerre bile leke sürülmeyecek sana duyduğum bu yüce aşka ! Oysa seni anlamayacak, sevmeyecek seni asla, o alelade tanrıça !
Sen ve ben, iki ayrı özne; sahnesi şehir olan bu yaşam tiyatrosunda! Şehir hırçın, Şehir katil, Şehir bir yangın! Sen ve ben, ''biz'' olmaya çalışan iki acemi aleviz bu şehir yangınında!....
Hangi erkeğe güvenebilir, hangi erkeğe inanabilirdi ki artık, tanıdığı her erkek yalnızca bedenini önemserken?!
Hep aynıydı içine düştüğü senaryo! Önce methiyeler düzüyorlardı şairane sözlerle güzelliğine, aylarca ilgiye boğuyorlardı; sonra yatağa götürüyor, istediklerini alıyor ve işlerini bitirince de duyulmamış hakaretler sıralamaya başlıyorlardı! Hepsi aynıydı! Hiçbir erkek o güne kadar Pınar'ı ne sevmeye,ne de sevildiğini hissettirmeye yanaşmadı! Yalnızca kuru bir et parçasından ibaretti hepsinin tek arzuladığı!
Ah sana şizofreniyi aşktan beter sandıran yanılsama! Biliyorsun ne ben Eros'um ne de sen Psykhe! Öyleyse neden bu aniden yüreğimize saplanan ölüm korkusu, neden bu aşk sandığımız intihar tortusu ?
Parça tesirli bir bomba gibi dururken şimdi elimde eski bir resmin,şiir dediğin yalnızca çekeceğim küçük pim ! Ve giderken bıraktığın hiçbir sorunun cevabı değil ani delirişim !