İnsanlar hayata dair en temel şeylerin değerini, onları kaybetmek üzere oldukları zaman öğrenirler. Bu nedenle sevdiklerinizi çantada keklik saymayın ve onlara sahip olmaktan kaynaklanan mutluğunuzu onlarla sözlü olarak da paylaşın. Çünkü ardımızda kalacak en önemli şey, sevdiklerimizde de bırakacağımız güzel anılar ve duygulardır.
Bu konuda en son söz için, bir ulu bilgeye, Mevlânâ Celaleddin-i Rumi'ye kulak vermek uygundur:
Ben dostlarımmı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Kalp durur. Akıl unutur.
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur.
İnsandaki adalet terazisi kendine dönük çalışır. Çocuğuyla, eşiyle, komşusuyla, yöneticisiyle olan bütün ilişkilerinde kendisinin verdiğini fazla, aldığını az bulur.
Hayatını ölüm döşeğindeki hastalara bakarak geçiren Avustralyalı hemşire Bronnie Ware emekli olduğu zaman meslek hayatındaki izlenimlerini, "Ölüm Döşeğindeki Beş Büyük Pişmanlık" adlı kitapta toplamıştır. 155 Terminal dönem hemşiresi Ware'in ölüm döşeğinde insanlarla yaptığı sohbetlerde en çok işittiği pişmanlıklar şunlardır.
• Keşke başkalarının ne diyeceğine bu kadar çok değer vermeseydim.
Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.
Keşke duygularımı dile getirseydim.
Keşke arkadaşlarımdan kopmasaydım.
Keşke daha çok mutlu olsaydım.
Japon dilinin ilişkileri konusunda söylenebilecek tek şey, pek çok araştırmacının bu dili Asya'nın, Türk dilleri, Moğol dilleri, Doğu Sibirya Tungus dillerinden oluşan Altay dil ailesinin yalıtılmış bir üyesi saydığıdır.