Fantastik öğeleri olan, ingiliz kültürüyle yoğrulmuş olduğu için içerisinde bolca göndermelerin olduğu fakat anlamadığınız için sizin fransız kaldığınız bir kitap. Bir dilbilimci ve onun sadakat kavramını umursamaz bir karısı var. Adam hep kelimeler üzerine düşünmüş, kelimelerin köklerini, hangi dilden hangi dile geçiş yaptıklarını incelemiş. Hayatı kelimeler üzerinden çözümlemeye çalışmış. Kelimelerden örülü bir hayat kurmuş kendisine. Hastalanınca rutini değişmiş, dış dünyaya açık hale gelmiş. Kelimelerinden örülü dünyasından, ininden dışarı çıkarak kendisine yabancı olan bir gerçekliğe hızlıca dalıyor. Gerçekliğin hiçde fena olmadığını bizzat yaşayarak tecrübe ediniyor. Gerçekliğin içerisinde endişeleri azalıyor, yok saydığı birtakım insana özgü dürtü ve duyguları yeniden kazanıyor. Kısacası hastalığı sayesinde yaşamaya başlıyor. Nietszche'nin dediği gibi, beni öldürmeyen şey güçlendirir, bu romanın ve kahramanımızın mottosunu oluşturuyor herhalde. Ölçülü bir yaşam ideal olan. Ne çok fazla teori ne de çok fazla pratik. Hayata dair bir ivme, diyalektik şekilde yakalamaya çalışmalıyız. Herşeyi yaşayarak öğrenmeye çalışmak fazla lüks olabilir. Buna ömrümüz yetmez ayrıca yaşadığımız coğrafyayı dikkate alırsak fazlaca dram içerebilir. Bilcümle kelimeler, düşünceler, kitaplar umarım yaşam yolculuğumuzu değerli ve anlamlı kılar...