Bu lütfedip gönderdiğiniz mektupta aşk ve sevdaya dair tek kelime yok...Fakat renk körlüğüne tutulmuş bir zavallı gibi gönlümdeki ateşi orada görmeye çalışıyorum.
Denizde Orhan Ata Rüzgârı uğulduyor, Mılgın Aka Dalgaları yuvarlanıyor, pırıl pırıl gök kubbenin bir ucunda, Ermayin Yıldızı ışıl ışıl parlıyordu
...Bir gün daha doğuyordu...
Kimse kaderinden kaçamaz. Bunu biliyoruz. Kader kaderdir. İster kabul eder, ister etmezsin. Bizim sonumuz geldiğine göre, bu sona bir an önce varmakla belki başkalarına zaman kazandirabiliriz.
Ne büyük bir felaketti gönlün hiç yaşlanmaması! Çünkü, gönül yaşlanmayınca, düşleri, düşünceleri de değişmiyordu. Ve insan ancak rüyada, düşüncelerde hür ve ölümsüzdü. Düşleriyle o, gökyüzüne çıkıyor, denizlerin dibine inebiliyordu.