Dünyada, ulusun bağrında özgür bir birey olmak kadar büyük bir mutluluk var mıdır? Gerçekleri bilen, kalp ve vicdanında manevi ve kutsal zevklerden başka zevk taşımayan insanlar için, ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur.
Ölüm, hareketin sona ermesiydi yaşamaya devam edenlerin hayatından çıkmak demekti, bunu biliyordu; John Thornton'un öldüğünü de biliyordu. Bu durum onda bir boşluk, açlığa benzer ama sızım sızım sızlayan ve bir şeyler yiyerek dolduramadığı bir boşluk yaratmıştı.
Geçen yüzyılda insanların keşfetmeye başladığı yeni şeylerden biri düşüncelerin -yalnızca saf düşüncelerin- elektrik bataryaları kadar güçlü olduğuydu, kimi için güneş ışığı kadar iyi, kimi için zehir kadar kötü. Üzücü veya kötü bir düşüncenin zihninize girmesine izin vermek, kızıl mikrobunun vücudunuza girmesine izin vermek kadar tehlikelidir. İçinize girdikten sonra orada kalmasına izin verirseniz, yaşadığınız sürece ondan asla kurtulamayabilirsiniz.
Kaçmak, buradan binlerce on binlerce mil öteye kaçmak istiyorum, diye sıkıntıyla geçirdi içinden. Ya da uyumak. Ya da onlar gibi şen olabilmek. Ağzını açmadan öylece oturmasın, yeterdi.
İnsanın azınlıkta olması, tek kişilik bir azınlık olması bile , deli olduğu anlamına gelmiyordu . Bir doğru vardı, bir de doğru olmayan; doğruya sarıldığın zaman, tüm dünyayı karşına bile alsan, deli olmuyordun.
Büyük ve çok derin bir geçmişe yaslanan önyargılarımız bizi aidiyetlerimize, kendi fanuslarımıza kilitliyor ve dışarıda kalanları ötekileştirip onlara son derece sert tepkiler veriyoruz.
Kendimizi bir başkasının yerine koymayı, empatiyi, hoşgörülü ve anlayışlı olmayı unutup kesin yargılarla, yalnızca biçimlere, yaşam tarzlarına bakarak herkes hakkında fikir yürütebiliyoruz.
Bu nedenle de kendi içine kapanan topluluklar oluşturmak, başkalarına düşmanlıkla beslenerek gelişen gizli örgütler kurmak, paranoyak bir biçimde onlar bize bir şey yapmadan biz yaparız diye düşünerek yaşamak sıradan bir hale geliyor.
Biliyoruz
Bir yıldız yağmuruna tutulacağız
Toprak çökecek,başımız dönecek
Arkamızda seni bulacağız
''Hayde'' diyeceksin Ernesto gibi.
Gidelim yıldızların çok olduğu
Bir gökyüzü altına...
Kazım Koyuncu