Evlilik
"Hz Ali'nin Peygamberimizden Hz. Fatıma'yı istemeye gelmesi sırasında geçenler:
Peygamberimiz tebessüm ile sorar:
-Dünyalık olarak neyin var Ali?
-Bir zırhımla bir atım var; ey Allah'ın resulü
Tebessüm derinleşti:
-Atın sana lazımdır. Git zırhını sat. Parasını getir.
Ali, zırhını dörtyüz akçeye sattı. Allah Resulüne sundu. Allah resulü, paranın bir kısmını aldı. Bilal'e emir buyurdu:
-Bir iki güzel şey alın! "
Yorumum:
Bir şimdiki zamanda sırf düğün için harcanan servete ve zorlaştırılan evliliklere bakın. Bir de burada bahsedilen mütevaziliğe bakın. Peygamberimiz " bir iki güzel şey alın" demişken, biz niçin düğünleri, çeyizleri sanki servet dökmezsek evlenilmezmiş gibi yaparız??
Gerçekten ben anlamıyorum. Ne bu zamanı anlıyorum ne de fuzuli zevkler için yapılanları..
Avrupanın en büyük dramı şudur: kendini hiçbir zaman sevdirememesi. Belki kendinden korkulmuş, çekinilmiş, hatta sahte yaltaklanmalar da görmüş, fakat hiçbir insanoğlunun sıcak bir yakınlık duygusunu elde edememiştir. Bu medeniyetin, öbürleriyle ilgisinde ilk görülecek şey, önce gelmiş hiçbir medeniyetin şahit olmadığı bir antipati ve cevapsızlık karşısında kalmasıdır. Zekasının hep tekniğe doğru kayışı da bu sevgisizliğin doğurduğu güvensizlik psikolojisinden ileri gelse gerektir.
Kur'ân-ı Kerîm, Allâh katından Resûl-i Ekrem'e 40 yaşında iken (m.610) Ramazan ayında, mübârek bir gecede, Kadir gecesinde, Hz. Cebrail vâsıtasıyla indirilmeye başlanmış ve 22 sene 2 ay 22 günde tamamlanmıştır.