Zamanla yıprana yıprana birer otomatik hareket haline getirilen ve bu şekilde emrolunduğu anlatılan ibadetler ise, iyi hesaplayan ve dikkatle kaydeden meleklerin takip ettiği bedende bir takım şekil değişmeleri haline getirildi. El, ayak, baş, beden hareketlerinde maharet dindarlığın şartı oldu ; bunlar dinin esasları sayıldı . Bütün ruh ve manasından sıyrılan dini hayatın bu şekilperestliğine zühdü takva adını verenler, bu vehimlerinin kaskatı gururu içinde gömülüp kaldılar ve bu yolda yürürken Allah' a götüren ahlak yolunun izlerine bile rastlamadılar.
Namaz, bir damla vecd getirmedikten ve sonunda ruh huzuruna kavuşturmadıktan sonra elbette boş bir yorgunluktur. Ne şekilde olursa olsun sadece onu kılmakla Allah'a borcun eda edildiğini söylemek, riyakarın muamelesini ve sahtekarin alışverişini tebrik etmektir.
Menfaatlar, hırslarımızın zehirli yemişleridir. Herbiri ayaklarımıza vurulan birer zincirdir. Onlarla Allah' a gidilemez. İnsan için
gerçek esirlik her taraftan gelen, her çeşit menfaatlara bağlanmaktır. Hangi endişe ile ve hangi yüksek gayenin hayaliyle bezenmiş olursa olsun, menfaatla dostluk kuran, gece gündüz ibadet de yapsa, Allah'a dost olamaz. Bunda dini yükseltme veya cemaatı kurtarma gayesini kalkan olarak kullananlar en büyük riyakarlardır; onlar en büyük günahkarlardır.
Eşyanın bilgisini şuura nakletmek ve bir ambarda eşyanın yığılması gibi bılgılerı zıhınde bırıktırıp ustuste yıgmak niçin değerli oluyor?
Eşyadan edindiğımız bilgi bizi düşündürdüğü takdirde değerli olur. Düşündürmeyen bilgi, kısır bir sevdadır.
Ebediliğe susamış gönülle yaşayan insan, hayatın güya ebediliğe götüren her adımında sahip oldukları varlıkları birer birer kaybetmeğe, sonunda hepsini ve herşeyi birden bırakarak ölümün kucağına atılmaya mahkumdur.
Kendinde sonsuzluk vehmini yaşatan zaman akımı, her an verdiğini yine her an elimizden alıyor. Halbuki insan, kendini çeviren kainatın bir tutamdan fazlasına sahip olmadığı halde onun bir zerresini fedaya razı değildir. Ölen insan, sade kendi sahip olduklarını değil, dünyanın bütününü kaybediyor demektir. Bunun için ölüm, fert olan varlığın son bulmasından ibaret bir eriyiş, bir sönme, bir işini bitirme olayından çok fazla bir şey, ebedi bir hüsran darbesidir.
Sadece nüfus cüzdanı ile müslüman olmak ve yalnız camide kulluk yapmak (ibadet), bu ne Allah'ı tanımaktır, ne de gerçekten müslüman olmaya yeterlidir. İbadetimiz yani kulluğumuz, bütün hareketlerimizde görülen bir hadisedir.