"Sana Kervankıran derler
Bana dertli Kerem derler
Yare ikrar veren derler
Niye doğdun sarı yıldız, mavi yıldız Evler yıkan, beller büken
Kanım döken, Kervankıran”
**
Dün ve bugün... İyi ve kötü...
Aşk ve inanç...
**
Akşam Yıldızı, okurlarını bugünden alıp asırlar öncesinin Göbeklitepe’sine götürüyor. İyi ile kötünün mücadelesinde
bir aşk yolculuğu bu... Sevginin inanca, inancın tutkuya, tutkunun hayata adım adım karıştığı noktadan Göbeklitepe hakkında bilinen her şeye yeni bir bakış, bir ters yüz ediş...
On iki bin yıl önce yaşayan kadim insandan günümüzün modern insanına evrilen anlam arayışı...
Duymak istediğimiz belki de ilk insanın var oluş hikayesi... İskender Pala’nın yetkin kalemi ve ustaca kurguya dönüşen hayal gücü, Göbeklitepe üzerine herkesi yeniden düşündürecek;
Akşam Yıldızı kendi gerçekliği ile ezber bozacak.
Bir Meksika halk hikayesinden esinlenmiş İnci, bir zamanlar İspanya Kralına büyük zenginlikler getiren
bir koyda yaşayan fakir bir inci avcısının, Kino’nun ve ailesinin hikayesini anlatır. Kino'nun çocuğunu kurtarmak umuduyla daldığı denizden çıkardığı eşi benzeri görülmemiş inci, yalnızca umut değil yıkım da getirecektir. İncinin özü insanların özüne; Kino'nun kulaklarında çınlayan ve kasabaya yayılan İncinin Türküsü, ailenin, kötülüğün, umudun ve düşmanlığın türküsüne karışacaktır.
Steinbeck, Kino'nun derinliklerden söküp çıkardığı inci ile içinde yaşadığımız dünyaya ve insanin dramına ışık tutuyor.
Ve bir gün, artık bu dünyaya
dayanamayacağım, diye düşündüm.
Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi: Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.