Oldum olası içinde bambaşka bir dünyası olan kitapları sevdim. Cesur Yeni Dünya’da 1932’de yazılmış apayrı bir gerçekliği olan ütopya/distopya tarzı böyle bir kitap. Anne ve babası olmayan, şişeden çıkmış, önceden belirlenmiş özelliklerini sergilemek üzere dünyaya gelmiş insanlar. Yani Alfalar, Betalar, Gamalar, Deltalar ve Epsilonlar. Dünyaya geliş yerleri olan “Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi”. Ford, “Fordumuz!”... Ah o Soma.. Mutluluğun formülü... İstikrarlı bir dünyada yaşam için yazarın her şeyi ince ince kurguladığı bir düş yumağı. Yumuşak ve naif bir ütopya. Yazarın tabiki bu naif ütopyası gerçek dünyanın daha doğrusu gerçek dünyanın olabilecek geleceğinin sağlam bir eleştirisi.
Kitabın başları bana önce karışık gelsede akış ilerledikçe insan bu dünyaya kendini bırakıyor ve sonunun nasıl geldiğini anlayamıyor. Ayrıca kitabı, İthaki yayınınında bulunan Margaret Atwood sunumu ve David Bradshaw sonsözüyle daha iyi analiz etmek mümkün oluyor. Ben hem sunumu hem de sonsözü içeriğin daha iyi anlaşılabilmesi adına çok başarılı buldum. Keyifli okumalar.