Yaşarken kıymeti bilinmeyip ölümünden sonra boşluğu dolmayan dava adamı Murat... Yıllar yılı ömrünü davasına adayan, maddi imkansızlıklarla rağmen davasını satmayan Murat... Murat'ın bu çileli dünyaya tahammülü dolup öbür dünyaya sefere çıkmasıyla kendilerini sorgulayan makama, mevkiye dalıp onu yüzüstü bırakmış eski dava arkadaşları Bakan Yunus Bey, Profesör Asım Bey... Ertelenen, taviz verilen şeyler, anılar, gençlik idealleri, dava... İnandığı değerlerin yozlaşmasına tahammül edemeyip sefere çıkan İlhan...
Gençliğinde sahip olunan yüce ideallerin para, mal, mülk, makam ve mevki karşısında nasıl evrildiği, kırmızı çizgilerin nasıl pembeleştiğini olay örgüsü içinde irdeleyen bir kitap. Davaların nasıl öksüz kaldığını,makam ve mevki sahiplerinin sırtlarında zamanla davaların nasıl yüke dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Dünyaya geliş ve yaşayış amacımızı, şahsi ve toplumsal emellerimizi sorgulatıyor. "İnandığı gibi yaşamayanlar, yaşadığı gibi inanmaya başlar." sözünün açıklaması mahiyetinde bir kitap.
İnsan inançlarının eskidiğini, yabancılaştığını tecrübe ettiğinde ya susup tahammül etmeli, ya da sefere çıkmalı. Genelimiz bu durum karşısında sanırım tahammül ediyoruz. Seferi seçsek dahi sabahı bekliyoruz, sonra öğleni, sonra akşamı... Ruhumuz gevşek... Verdiğimiz tavizlere kolay uyum sağlıyoruz.
İyi okumalar...
Nasıl bir dünyada yaşıyoruz ?
Milyonlarca acı ve ızdırap dolu, perişan insanlar...
Sarhoş kahkahaları ve sefahat içinde yüzen insanların naraları mazlumların ağlama ve iniltileriyle içiçe...
Bu dünya hiç değiştirilemez mi ?
Hangi zayıflık ve güçsüzlük bizi gerçek müslüman olmaktan alıkoyuyor ?
"Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük.
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? "
"Kur'an; halkın düşünce yapısı, duyguları, sosyal dokusu ve ruhî yapısının değişmesi sonucu ancak bir toplumun değişebileceğini söyler."
"Bir toplum özündekini değiştirmedikçe, Allah o toplumu değiştirmez." (13/Rad sûresi 11)
"Aşkın hürriyetini kazanmak için aklın dizginlerinden sıyrılmak şarttır.Akıl bizdeki bostan korkuluğudur, yüksekte uçan kuşlar daima ondan kaçarlar. Aşk bir kuştur ki, bir başa konmadıkça aranmaz."
"Aşk; büyük, pek büyük bir vâdin eşiğindeki bekleyiştir."
"Seraplardan seraplara,hayâl kırıklığından hayâl kırıklığına koşar durur insanoğlu.
Bu gerçekte,hakîkate susayışın ve onu arayışın,ararken de karşısına çıkarılan hakikat benzeri sistemlerin aldatıcılığını ilk bakışta kavrayamayışın bir sonucudur.
Ve; hakîkat hakkının eli çabuk hırsızları,hep de insanların hakikate böylesine susamış olanlarını av olarak seçerler."