İnsan üzülüyor kendine bir gece ansızın saat 12 birden geliyor bazı seyler aklına insanın ve birden sevilmeme yükünü omuzluyor ve insan yaş 24 yolun belki üçte biri belki yolun tamamı yaşayamama üzerine bazı seyleri akıyor gözünden yaş olarak.Ve fark edilmemek üzerine insan bir gece ansızın en sevdiği şeyleri artık yapamıyor oluşunu belki de yok sayılmak üzerinden yorumluyor ve kendimi yok saymaya başlıyor.
Bir zamanlar her şeye rağmen duyduğum, manevi doğrular bulma umuduyla açmıyorum kitapları artık. Okuyorum, daha da çok okuyabilmek istiyorum, ama bir zamanlar yaptığım gibi, kitaplarda bulduğum çeşitli yaşantıları ne heyecanla karşılıyorum, ne de bunları parlak, şiir öncesi ussal bir gürültüye dönüştürüyorum. Torino sokaklarında dolaşırken de aynı şey oluyor. Bu yerleri artık yaratma çabasını hızlandıran romantik, simgesel bir güç kaynağı olarak görmüyorum. Her keresinde, ‘önceden yapılmış bu’ demek geliyor içimden. Ezilmelerimi, saplantılarımı, yorgunluklarımı ve dinlenmelerimi iyice gözden geçirince, açıkçası hayata yeni buluşlar getirecek bir alan olarak bakmıyorum artık, şiir daha az ilgilendiriyor beni bu açıdan; sadece düşünülecek ve çözümlenecek olan sıkıcı bir malzeme gözüyle bakıyorum her ikisine de
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Hırs insanı çürütür. Çürür mü insan çürür elbet. Hırs çürütür insanı. Değil mi ki her şeyin hırsı var. Para hırsı, dost hırsı, iktidar hırsı.. Nefs, insanın hırslarını toplamıdır. Teslim ol huzur bul. Teslim olmayan durulmaz.