Tepedeki cızırtılı elektrik lambasını besleyen cereyanın kararsızlığıyla bazen yavaşça kararan, bazen de flaş patlamış gibi ansızın aydınlanan santralda nefesler tutulup beklendiği o anda, endişeden umuda, korkudan kararlılığa kadar insanoğluna mahsus bütün ifadeler, sanki içi çivili çelik maskeler gibi balyozla oradakilerin yüzlerine çakılmıştı. Acıklı bir musikiye âdeta besmele çeken Azrail Aleyhisselam, adamların gönül tellerine demir mızrabıyla tek tek vurup titreterek sanki bir kadansa kalkmış, ama yedinci teli anca bir çınlattıktan sonra duraksadığından işte bu hisli ton, üstlerinden karar ve emir bekleyen biçarelerin ruhlarında yankılanır olmuştu. O anda bakakaldıkları korkunç bir Kiklop'un gözü içinde, kıpırtısız donakalmış gibiydiler. Hemen hepsinin zihni istiap haddini dimağları artık kâfi gelmediğinden galiba çehrelerindeki adaleler imdada yetişiyor, herkes sanki bu defa suratlarıyla düşünmeye başlıyor, alınlar ziyade kırışıyor, çeneler sağa yahut sola çarpılıp öylece kalıyor, yanaklarda ise zaman zaman bir tik atıveriyordu.