Bir insan yaratmanın maliyeti çok düşüktür. Yumurta, sperm ve kafi miktarda şehvet ve işte dünyadasın. Zarlar atıldı, kaderin artık belli. Doğduğun yer, sevgisiz baban, kifayetsiz annen, zorba ilkokul öğretmenin, parasızlık, aniden zengin olan arkadaşlar, hiçbir işe yaramayan arkadaşlar, kötü patronlar, vefasız sevgililer, hep ters giden işler, hep dibe vuran ekonomi, birbirini boğazlayan insanlar, hep bir yerlerde savaş, ölüm, sonu gelen dünya. İşte senin kaderin. Eşitlik, adalet, umut, bunlar hep boş laf. Biliyorsun. Bunlar hep kader kısmet diyorsun. Biliyorum. Sindir, kabullen, itaat et. Fırsatını bulduğunda acıma. Sen de gücünün yettiğine giriş. Kader sana nasıl vurduysa sen de vur. Kimim ben? Kaçan mı? Savaşan mı? Bu kadarı mı? Fazlası mı? İçine fırlatıldığım hayatı kader bilip kabullenen miyim? Baştan yaratan mı? Sen bana cesaretten söz et. Varsa eğer. Sana acı vaad ediyorum. Kan, korku, gözyaşı ve öfke ve yorgunluk ve savaş ve sonunda dünya cenneti. Başka biri olabilirsin.
Kim olacağını seçebilirsin. Ya da en azından kim olmayacağını.